- Öyle kızmış, öyle kan dökülücüğü tutmuş ki ağzından ateş püskürüyordu.
- خشم خونخوارش شده بد سرکشی ** از دهانش می بر آمد آتشی
- Zahidin komşulariyle şefaatçilerinin ikinci defa olarak beyin eline, ayağına kapanarak yalvarmaları
- دو بار دست و پای امیر را بوسیدن و لابه کردن شفیعان و همسایگان زاهد
- O şefaatçiler, onun o hay hayına karşı birçok defalar elini, ayağını öpüp,
- آن شفیعان از دم هیهای او ** چند بوسیدند دست و پای او
- Dediler ki: A beyim, sana kin gütmek yaraşmaz. Şarap dökülüp gittiyse ne çıkar? Sen şarapsız da hoşsun.
- کای امیر از تو نشاید کین کشی ** گر بشد باده تو بیباده خوشی
- Şarap, neşe sermayesini senden alır. Suyun letafeti senin letafetine imrenir. 3565
- باده سرمایه ز لطف تو برد ** لطف آب از لطف تو حسرت خورد
- Padişahlık et, ey merhamet sahibi, ey kerem sahibinin oğlu, kerem sahibinin oğlu kerem sahibi bağışla.
- پادشاهی کن ببخشش ای رحیم ** ای کریم ابن الکریم ابن الکریم
- Her şarap, bu boya, bu yüze kuldur. Bütün sarhoşlar sana haset ederler.
- هر شرابی بندهی این قد و خد ** جمله مستان را بود بر تو حسد
- Senin, gül renkli şaraba hiç ihtiyacın yok. Gül rengini bırak, gül renklilik sensin zaten.
- هیچ محتاج می گلگون نهای ** ترک کن گلگونه تو گلگونهای
- Ey zühre'ye benziyen yüzü kuşluk güneşi olan, ey rengine karşı gül rengi yoksul bir hale gelen bey,
- ای رخ چون زهرهات شمس الضحی ** ای گدای رنگ تو گلگونهها
- Şarap, küpte gizlice senin yüzünün iştiyakiyle kaynayıp coşar. 3570
- باده کاندر خنب میجوشد نهان ** ز اشتیاق روی تو جوشد چنان
- Sen baştanbaşa denizsin, ıslaklığı ne istersin ki? Sen, tamamiyle varlıksın, yokluğu ne ararsın ki?
- ای همه دریا چه خواهی کرد نم ** وی همه هستی چه میجویی عدم