- Senin, gül renkli şaraba hiç ihtiyacın yok. Gül rengini bırak, gül renklilik sensin zaten.
- هیچ محتاج می گلگون نهای ** ترک کن گلگونه تو گلگونهای
- Ey zühre'ye benziyen yüzü kuşluk güneşi olan, ey rengine karşı gül rengi yoksul bir hale gelen bey,
- ای رخ چون زهرهات شمس الضحی ** ای گدای رنگ تو گلگونهها
- Şarap, küpte gizlice senin yüzünün iştiyakiyle kaynayıp coşar. 3570
- باده کاندر خنب میجوشد نهان ** ز اشتیاق روی تو جوشد چنان
- Sen baştanbaşa denizsin, ıslaklığı ne istersin ki? Sen, tamamiyle varlıksın, yokluğu ne ararsın ki?
- ای همه دریا چه خواهی کرد نم ** وی همه هستی چه میجویی عدم
- Ey parlak ay, tozu ne yapacaksın? Ay bile, senin yüzüne bakar da sararır.
- ای مه تابان چه خواهی کرد گرد ** ای که مه در پیش رویت رویزرد
- Sen hoşsun, güzelsin, her türlü hoşluğun madenisin. Neden şaraba minnet edersin ki?
- تاج کرمناست بر فرق سرت ** طوق اعطیناک آویز برت
- Başında "Biz insan oğullarını ululadık" tacı, boynunda "Biz sana kevser ırmağını verdik" gerdanlığı var.
- تو خوش و خوبی و کان هر خوشی ** تو چرا خود منت باده کشی
- İnsan cevherdir, gök ona arazdır. Her şey fer'idir, her şeyden maksat odur. 3575
- جوهرست انسان و چرخ او را عرض ** جمله فرع و پایهاند و او غرض
- Ey akıllar, tedbirler, fikirler kulu kölesi olan bey, mademki böylesin, kendini neden böyle ucuza satıyorsun?
- ای غلامت عقل و تدبیرات و هوش ** چون چنینی خویش را ارزان فروش
- Sana hizmet etmek, bütün varlık âlemine farzdır. Bir cevher, neden arazdan ihsan ister ki?
- خدمتت بر جمله هستی مفترض ** جوهری چون نجده خواهد از عرض