Halbuki insanı zayıflatan, alçaltan, sarartıp solduran tamahtır. Bu solgunluk ve arıklık, bedene ait illetlerden değildir.
که طمع لاغر کند زرد و ذلیل ** نیست او از علت ابدان علیل
Hastalıksız bir sarı yüz görse Calinas'un bile aklı şaşar.3630
چون ببیند روی زرد بیسقم ** خیره گردد عقل جالینوس هم
Fakat tamahı bağladın mı Tanrı nurlarına dalarsın. Mustafa, bunun için "Tamaha düşenin nefsi alçalır" demiştir.
چون طمع بستی تو در انوار هو ** مصطفی گوید که ذلت نفسه
Gölgesiz nur, lâtiftir, yücedir. Kafes kafes vuran nura, bir kalburdan aksetmededir. O kafes şeklindeki gölge, kalburun gölgesidır.
نور بیسایه لطیف و عالی است ** آن مشبک سایهی غربالی است
Âşıklar, bedenlerinin çıplak olmasını isterler. Fakat erkekliği olmıyana ha elbise olmuş, ha olmamış!
عاشقان عریان همیخواهند تن ** پیش عنینان چه جامه چه بدن
O ekmek ve sofra, oruçlulara çıkar. At sineğine çorba nedir, tencere ne?
روزهداران را بود آن نان و خوان ** خرمگس را چه ابا چه دیگدان
Padişahın Eyaz'a, halini söyle de müşküle düşenlerle seni kınayanların müşküllerini hallet. Onları bu müşkülde bırakmak erlik değildir diye bir kere daha emretmesi
دگربار استدعاء شاه از ایاز کی تاویل کار خود بگو و مشکل منکران را و طاعنان را حل کن کی ایشان را در آن التباس رها کردن مروت نیست
Bu söz, hadde hesaba sığmaz... Ey Eyaz, sen şimdi ahvalini söyle.3635
این سخن از حد و اندازهست بیش ** ای ایاز اکنون بگو احوال خویش
Senin ahvalin, bir yenilik madeninden meydana gelmede. Sen bu hallere nasıl razı olabilirsin ki?
هست احوال تو از کان نوی ** تو بدین احوال کی راضی شوی
Hadi, o güzel hallerini anlat da şu beş duyguyla altı cihet ahvalinin başına toprak saç!
هین حکایت کن از آن احوال خوش ** خاک بر احوال و درس پنج و شش
iç ahvali, söze gelmiyorsa sana tek ve çift perdesi altında dış halini söyleyeyim:
حال باطن گر نمیآید بگفت ** حال ظاهر گویمت در طاق وجفت