- Delikanlım, bu denen bir konuk evidir. Her sabah, oraya koşa koşa bir yeni konuk gelir.
- هست مهمانخانه این تن ای جوان ** هر صباحی ضیف نو آید دوان
- Sakın bu, benim boynumda kaldı deme. Şimdicik yine uçar, yokluk âlemine gider. 3645
- هین مگو کین مانند اندر گردنم ** که هم اکنون باز پرد در عدم
- Gayb âleminden gönlüne ne gelirse konuktur, onu hoş tut.
- هرچه آید از جهان غیبوش ** در دلت ضیفست او را دار خوش
- Bir eve konuk geldi. Ev sahibinin karısı, yağmur başladı, konuk boynumuzda kaldı dedi.
- حکایت آن مهمان کی زن خداوند خانه گفت کی باران فرو گرفت و مهمان در گردن ما ماند
- Birisine ansızın konuk geldi. Ev sahibi, konuğunu gerdanlık gibi boyuna taktı.
- آن یکی را بیگهان آمد قنق ** ساخت او را همچو طوق اندر عنق
- Sofra çıkardı, ağırladı. O gece mahallelerinde sünnet düğünü vardı.
- خوان کشید او را کرامتها نمود ** آن شب اندر کوی ایشان سور بود
- Erkek, kadınına gizlice dedi ki: Bu gece iki yatak ser.
- مرد زن را گفت پنهانی سخن ** که امشب ای خاتون دو جامه خواب کن
- Bizim yatağımızı kapı yanına yap, konuğun yatağını da öbür tarafa. 3650
- پستر ما را بگستر سوی در ** بهر مهمان گستر آن سوی دگر
- Kadın, olur iki gözümün nuru, baş üstüne. Hizmetler eder, güler yüz gösteririm, merak etme dedi.
- گفت زن خدمت کنم شادی کنم ** سمع و طاعه ای دو چشم روشنم
- Yatakları yaptı, sünnet düğününe gitti.
- هر دو پستر گسترید و رفت زن ** سوی ختنهسور کرد آنجا وطن
- Yüce konuk, kadının kocasiyle kaldı. Geceleyin kuru, yaş bir çerez çıkardı.
- ماند مهمان عزیز و شوهرش ** نقل بنهادند از خشک و ترش