- O gece şiddetli bir yağmur başladı. Bulutların çokluğu, hayret verecek bir derecedeydi.
- آن شب آنجا سخت باران در گرفت ** کز غلیظی ابرشان آمد شگفت
- Kadın gelince konuk öbür taraftadır, kapı yanında yatan kocamdır diye, 3660
- زن بیامد بر گمان آنک شو ** سوی در خفتست و آن سو آن عمو
- Anadan doğma soyunup yorganın altına girdi, konuğu birkaç kere de istekle öptü.
- رفت عریان در لحاف آن دم عروس ** داد مهمان را به رغبت چند بوس
- Dedi ki: Hani bir şeyden korkuyordum ya. Başıma geldi mi geldi, geldi mi geldi.
- گفت میترسیدم ای مرد کلان ** خود همان آمد همان آمد همان
- Yağmur, çamur yüzünden konuk kakıldı kaldı. Beylik sabunu gibi elinden çıkmasına imkân yok.
- مرد مهمان را گل و باران نشاند ** بر تو چون صابون سلطانی بماند
- Bu yağmur çamurda o, nerden gidecek? Başına canına andolsun, adam başımıza kaldı!
- اندرین باران و گل او کی رود ** بر سر و جان تو او تاوان شود
- Konuk, bu sözleri duyunca hemen sıçrayıp dedi ki: Kadın bırak beni. Ayakkabımı ver benim, çamurdan korkum yok. 3665
- زود مهمان جست و گفت این زن بهل ** موزه دارم غم ندارم من ز گل
- Ben gidiyorum, Allah size hayırlar versin. Yolculukta can, bir an bile eğlenmez.
- من روان گشتم شما را خیر باد ** در سفر یک دم مبادا روح شاد
- Yolcu, derhal geldiği yere dönmeli. Bir yerde kalıp eğlenmek, yol keser.
- تا که زوتر جانب معدن رود ** کین خوشی اندر سفر رهزن شود
- Kadın, o soğuk sözü söylediğine pişman oldu. Çünkü o eşsiz mihman ürküp yola düşüyordu.
- زن پشیمان شد از آن گفتار سرد ** چون رمید و رفت آن مهمان فرد