- Yağmur, çamur yüzünden konuk kakıldı kaldı. Beylik sabunu gibi elinden çıkmasına imkân yok.
- مرد مهمان را گل و باران نشاند ** بر تو چون صابون سلطانی بماند
- Bu yağmur çamurda o, nerden gidecek? Başına canına andolsun, adam başımıza kaldı!
- اندرین باران و گل او کی رود ** بر سر و جان تو او تاوان شود
- Konuk, bu sözleri duyunca hemen sıçrayıp dedi ki: Kadın bırak beni. Ayakkabımı ver benim, çamurdan korkum yok. 3665
- زود مهمان جست و گفت این زن بهل ** موزه دارم غم ندارم من ز گل
- Ben gidiyorum, Allah size hayırlar versin. Yolculukta can, bir an bile eğlenmez.
- من روان گشتم شما را خیر باد ** در سفر یک دم مبادا روح شاد
- Yolcu, derhal geldiği yere dönmeli. Bir yerde kalıp eğlenmek, yol keser.
- تا که زوتر جانب معدن رود ** کین خوشی اندر سفر رهزن شود
- Kadın, o soğuk sözü söylediğine pişman oldu. Çünkü o eşsiz mihman ürküp yola düşüyordu.
- زن پشیمان شد از آن گفتار سرد ** چون رمید و رفت آن مهمان فرد
- Kadın, lütfen, hoş gör, ben şaka olsun diye söyledim deyip.
- زن بسی گفتش که آخر ای امیر ** گر مزاحی کردم از طیبت مگیر
- Secdeler etti, bir hayli yalvarıp sızlandı ama fayda etmedi. Konuk, yola düşüp bunları hasret bıraktı. 3670
- سجده و زاری زن سودی نداشت ** رفت و ایشان را در آن حسرت گذاشت
- Bu yüzden adam da yasa battı, kadın da. Çünkü artık o konuğun yüzünü, leğendeki akisten değil, kendi yüzünden görmüşlerdi.
- جامه ازرق کرد زان پس مرد و زن ** صورتش دیدند شمعی بیلگن
- Konuk gitmede, ova, konuğun miriyle cennet gibi aydınlanmadaydı.
- میشد و صحرا ز نور شمع مرد ** چون بهشت از ظلمت شب گشته فرد