English    Türkçe    فارسی   

5
3763-3772

  • Yarı ölmüş, elleri bağlı bir tutsaktan neden böyle korktun, aklın başından gitti, bu hale düştün?
  • از اسیر نیم‌کشت بسته‌دست  ** این چنین بی‌هوش افتادی و پست 
  • Sofi dedi ki: Başını keseceğim sırada o açgözlü, bana öyle bir hışımla baktı ki..
  • گفت چون قصد سرش کردم به خشم  ** طرفه در من بنگرید آن شوخ‌چشم 
  • Gözünü açtı, dolandırdı da öyle bir bakış baktı bana ki aklım başımdan gitti. 3765
  • چشم را وا کرد پهن او سوی من  ** چشم گردانید و شد هوشم ز تن 
  • Gözünü dolandırması, bana âdeta bir ordu göründü. O nasıl korkuydu? Anlatamam!
  • گردش چشمش مرا لشکر نمود  ** من ندانم گفت چون پر هول بود 
  • Hikâyeyi kısa keselim, işte o bakıştan korktum. Kendimden geçip yere yıkıldım.
  • قصه کوته کن کزان چشم این چنین  ** رفتم از خود اوفتادم بر زمین 
  • "Eli bağlı bir kâfirin göz süzmesinden kendinden geçiyorsun, elinden hançer düşüyor. Sende bu yürek, bu öt varken sakın sakın, savaşa gelip de rüsvay olma, sen tekkenin mutfağını gözle" diye gazilerin öğüt vermeleri
  • نصیحت مبارزان او را کی با این دل و زهره کی تو داری کی از کلابیسه شدن چشم کافر اسیری دست بسته بیهوش شوی و دشنه از دست بیفتد زنهار زنهار ملازم مطبخ خانقاه باش و سوی پیکار مرو تا رسوا نشوی 
  • Gaziler dediler ki: Sende bu yürek varken sakın savaşa girişmeye yeltenme.
  • قوم گفتندش به پیکار و نبرد  ** با چنین زهره که تو داری مگرد 
  • Eli bağlı bir kâfirin göz süzmesiyle gemin kırıldı, gark oldun.
  • چون ز چشم آن اسیر بسته‌دست  ** غرقه گشتی کشتی تو در شکست 
  • Erkek aslanlar, saldırdılar mı kılıçlariyle başlar top gibi yerlere yuvarlanır. 3770
  • پس میان حمله‌ی شیران نر  ** که بود با تیغشان چون گوی سر 
  • Erlerin savaşına âşinâ değilsin, böyle bir zamanda kan denizinde nasıl yüzebilirsin sen?
  • کی توانی کرد در خون آشنا  ** چون نه‌ای با جنگ مردان آشنا 
  • Boyunlara inen kılıçların tak tak diye çıkardığı ses, (bir mahalle öteden duyulan) çamaşır dövenlerin tak takını hiçe sayar.
  • که ز طاقاطاق گردنها زدن  ** طاق‌طاق جامه کوبان ممتهن