English    Türkçe    فارسی   

5
3767-3776

  • Hikâyeyi kısa keselim, işte o bakıştan korktum. Kendimden geçip yere yıkıldım.
  • قصه کوته کن کزان چشم این چنین  ** رفتم از خود اوفتادم بر زمین 
  • "Eli bağlı bir kâfirin göz süzmesinden kendinden geçiyorsun, elinden hançer düşüyor. Sende bu yürek, bu öt varken sakın sakın, savaşa gelip de rüsvay olma, sen tekkenin mutfağını gözle" diye gazilerin öğüt vermeleri
  • نصیحت مبارزان او را کی با این دل و زهره کی تو داری کی از کلابیسه شدن چشم کافر اسیری دست بسته بیهوش شوی و دشنه از دست بیفتد زنهار زنهار ملازم مطبخ خانقاه باش و سوی پیکار مرو تا رسوا نشوی 
  • Gaziler dediler ki: Sende bu yürek varken sakın savaşa girişmeye yeltenme.
  • قوم گفتندش به پیکار و نبرد  ** با چنین زهره که تو داری مگرد 
  • Eli bağlı bir kâfirin göz süzmesiyle gemin kırıldı, gark oldun.
  • چون ز چشم آن اسیر بسته‌دست  ** غرقه گشتی کشتی تو در شکست 
  • Erkek aslanlar, saldırdılar mı kılıçlariyle başlar top gibi yerlere yuvarlanır. 3770
  • پس میان حمله‌ی شیران نر  ** که بود با تیغشان چون گوی سر 
  • Erlerin savaşına âşinâ değilsin, böyle bir zamanda kan denizinde nasıl yüzebilirsin sen?
  • کی توانی کرد در خون آشنا  ** چون نه‌ای با جنگ مردان آشنا 
  • Boyunlara inen kılıçların tak tak diye çıkardığı ses, (bir mahalle öteden duyulan) çamaşır dövenlerin tak takını hiçe sayar.
  • که ز طاقاطاق گردنها زدن  ** طاق‌طاق جامه کوبان ممتهن 
  • Nice başsız bedenler, yerlerde çırpınır.. Nice bedensiz başlar, kan denizinde habbelere döner.
  • بس تن بی‌سر که دارد اضطراب  ** بس سر بی‌تن به خون بر چون حباب 
  • İnsanları yok eden yüzlerce er, savaşta atların ayakları altında yok olur gider.
  • زیر دست و پای اسپان در غزا  ** صد فنا کن غرقه گشته در فنا 
  • Sen, bir fareden ürküp uçan bu akılla o savaş safına karışıp nasıl kılıç çekeceksin? 3775
  • این چنین هوشی که از موشی پرید  ** اندر آن صف تیغ چون خواهد کشید 
  • Savaş bu, bulgur aşı değil ki yenlerini sıvayıp girişesin.
  • چالش است آن حمزه خوردن نیست این  ** تا تو برمالی بخوردن آستین