English    Türkçe    فارسی   

5
3897-3906

  • Vaktini bekle. O zürriyetlerin sana ulaşacağından emin ol.
  • منتظر می‌باش آن میقات را  ** صدق دان الحاق ذریات را 
  • Onlar, amelden ve sebeplerden doğmuşlardır. Her birinin sözü vardır, mekânı vardır.
  • کز عمل زاییده‌اند و از علل  ** هر یکی را صورت و نطق و طلل 
  • O güzelim perdelerden sesleri erişir: Ey bizden gafil olan, hadi, çabuk yücel!
  • بانگشان درمی‌رسد زان خوش حجال  ** کای ز ما غافل هلا زوتر تعال 
  • Kadının canı da kıyamet gününü bekler, erkeğin canı da. Bu âlemde emeklemen nedir ki? Daha çabuk adım at. 3900
  • منتظر در غیب جان مرد و زن  ** مول مولت چیست زوتر گام زن 
  • O er, o yalancı sabah yüzünden yolunu kaybetti de sinek gibi ayran kabına. düştü işte.
  • راه گم کرد او از آن صبح دروغ  ** چون مگس افتاد اندر دیگ دوغ 
  • Başkomutanın, yaptığı cinayetten pişman olarak o halayıkcağıza, bu işi Halifeye söylememesi için ant vermesi
  • پشیمان شدن آن سرلشکر از آن خیانت کی کرد و سوگند دادن او آن کنیزک را کی به خلیفه باز نگوید از آنچ رفت 
  • Birkaç gün murat alıp murat verdiler. Fakat sonra o büyük suçtan pişman oldu.
  • چند روزی هم بر آن بد بعد از آن  ** شد پشیمان او از آن جرم گران 
  • Ey güneş yüzlü, bu işe dair Halifeye bir şey söyleme diye cariyeye yemin verdi.
  • داد سوگندش کای خورشیدرو  ** با خلیفه زینچ شد رمزی مگو 
  • Halife cariyeyi görünce sarhoş oldu, onun tası da damdan düştü.
  • چون ندید او را خلیفه مست گشت  ** پس ز بام افتاد او را نیز طشت 
  • Onu, övdüklerinin yüz misli güzel buldu. Hiç görme, işitmeye benzer mi? 3905
  • دید صد چندان که وصفش کرده بود  ** کی بود خود دیده مانند شنود 
  • Övme, akıl kulağı için bir tasvirdir. Fakat suret, bil ki gözün harcıdır, kulağın değil.
  • وصف تصویرست بهر چشم هوش  ** صورت آن چشم دان نه زان گوش