- Ey Musa sana keşfedilen tecelli nurları, dağa vurdu. Fakat o hayaller kuran dağ, senin hakikatinin ziyasına tahammül edemedi.
- موسیا کشفت لمع بر که فراشت ** آن مخیل تاب تحقیقت نداشت
- Kendine gel de hayaline kabiliyetim var diye gururlanma, bu yoldan hakikate ulaşacağını umma. 3915
- هین مشو غره بدانک قابلی ** مر خیالش را و زین ره واصلی
- Savaş hayalinden kimse korkmaz. Savaştan önce yiğitlik yoktur; bunu bil, kâfi.
- از خیال حرب نهراسید کس ** لا شجاعه قبل حرب این دان و بس
- Puşt da, savaş hayaline kapılır, aklından Rüstemler gibi yiğitlikler geçirir.
- بر خیال حرب خیز اندر فکر ** میکند چون رستمان صد کر و فر
- Hamam duvarına yapılan Rüstem resmine her ham kişi saldırabilir.
- نقش رستم که آن به حمامی بود ** قرن حمله فکر هر خامی بود
- Fakat duymadan meydana gelen bu hayal, göz önüne geldi mi puşt kim oluyor? Rüstem bile âciz kalır.
- این خیال سمع چون مبصر شود ** حیز چه بود رستمی مضطر شود
- Çalış da o duyduğun şeyi gör. Bâtıl olan hak olsun. 3920
- جهد کن کز گوش در چشمت رود ** آنچ که آن باطل بدست آن حق شود
- Ondan sonra kulağın, göz tabiatını kazanır. Bir yün yumağı gibi olan kulakların, göz kesilir.
- زان سپس گوشت شود هم طبع چشم ** گوهری گردد دو گوش همچو یشم
- Hattâ bütün bedenin aynaya döner. Her tarafın göz ve gönül haline gelir.
- بلک جمله تن چو آیینه شود ** جمله چشم و گوهر سینه شود
- Kulak, bir hayal meydana getirir, o hayal de O güzelliğin vuslatına miyancıdır.
- گوش انگیزد خیال و آن خیال ** هست دلالهی وصال آن جمال