English    Türkçe    فارسی   

5
3920-3929

  • Çalış da o duyduğun şeyi gör. Bâtıl olan hak olsun. 3920
  • جهد کن کز گوش در چشمت رود  ** آنچ که آن باطل بدست آن حق شود 
  • Ondan sonra kulağın, göz tabiatını kazanır. Bir yün yumağı gibi olan kulakların, göz kesilir.
  • زان سپس گوشت شود هم طبع چشم  ** گوهری گردد دو گوش هم‌چو یشم 
  • Hattâ bütün bedenin aynaya döner. Her tarafın göz ve gönül haline gelir.
  • بلک جمله تن چو آیینه شود  ** جمله چشم و گوهر سینه شود 
  • Kulak, bir hayal meydana getirir, o hayal de O güzelliğin vuslatına miyancıdır.
  • گوش انگیزد خیال و آن خیال  ** هست دلاله‌ی وصال آن جمال 
  • Çalış, bu hayal çoğalsın da miyancı olan bu hayal, Mecnun'a kılavuzluk etsin.
  • جهد کن تا این خیال افزون شود  ** تا دلاله رهبر مجنون شود 
  • O ahmak Halife de bir zaman o güzel cariyeye kapıldı, onunla gönül eğledi işte. 3925
  • آن خلیفه گول هم یک چند نیز  ** ریش گاوی کرد خوش با آن کنیز 
  • Tut ki bütün doğuyu, batıyı zaptettin, her tarafın saltanatına sahip oldun. Mademki bu saltanat, kalmayacak, sen onu bir şimşek farzet, çaktı, söndü.
  • ملک را تو ملک غرب و شرق گیر  ** چون نمی‌ماند تو آن را برق گیر 
  • Ebedî kalmayacak mülkü, gönül, bir rüya bil!
  • مملکت کان می‌نماند جاودان  ** ای دلت خفته تو آن را خواب دان 
  • Cellat gibi boğazına yapışan debdebeyi, şan ve şöhreti ne yapacaksın ki?
  • تا چه خواهی کرد آن باد و بروت  ** که بگیرد هم‌چو جلادی گلوت 
  • Bil ki bu âlemde de bir emniyet bucağı vardır. Yalnız münafıkın sözünü az duy, çünkü o söz, zaten söz değildir.
  • هم درین عالم بدان که مامنیست  ** از منافق کم شنو کو گفت نیست 
  • Ahîreti inkâr edenlerin delilleri ve biz bu âlemden başka âlem görmüyoruz sözünden ibaret olan o delillerin zayıflığı
  • حجت منکران آخرت و بیان ضعف آن حجت زیرا حجت ایشان به دین باز می‌گردد کی غیر این نمی‌بینیم