- Böyle bir inkâra karşı sözü kısa kes. Ey Ahmet, eski kâfirle az konuş!
- با چنان انکار کوته کن سخن ** احمدا کم گوی با گبر کهن
- Halifenin, buluşmak üzere o güzelin yanına gelmesi
- آمدن خلیفه نزد آن خوبروی برای جماع
- Halife buluşmayı diledi, bu maksatla o cariyenin yanına gitti.
- آن خلیفه کرد رای اجتماع ** سوی آن زن رفت از بهر جماع
- Onu andı, aletini kaldırdı. O cana canlar katan, o sevgisini gittikçe artıran güzelle buluşmaya niyetlendi.
- ذکر او کرد و ذکر بر پای کرد ** قصد خفت و خیز مهرافزای کرد
- Kadının ayakları arasına oturdu. Oturdu ama takdir, zevkinin yolunu bağladı.
- چون میان پای آن خاتون نشست ** پس قضا آمد ره عیشش ببست
- Farenin catırdısı kulağına değdi. Aleti indi, uyudu, şehveti tamamiyle kaçtı. 3945
- خشت و خشت موش در گوشش رسید ** خفت کیرش شهوتش کلی رمید
- Bu ıslık, yılan ıslığı olmasın, çünkü hasır kuvvetle oynamakta dedi.
- وهم آن کز مار باشد این صریر ** که همیجنبد بتندی از حصیر
- Cariyeciğin, Halifenin şehvetinin zayıflığını görüp o beyin kuvvetini hatırına getirerek gülmeye başlaması ve Halifenin bu gülüşten bir şey anlaması
- خنده گرفتن آن کنیزک را از ضعف شهوت خلیفه و قوت شهوت آن امیر و فهم کردن خلیفه از خندهی کنیزک
- Cariye, Halifenin gevşekliğini görünce kahkahalarla gülmtğe başladı.
- زن بدید آن سستی او از شگفت ** آمد اندر قهقهه خندهش گرفت
- O erin, aslanı öldürüp geldiği halde hâlâ aletinin inmediğini hatırladı.
- یادش آمد مردی آن پهلوان ** که بکشت او شیر و اندامش چنان
- Kahkahası arttıkça arttı, uzadıkça uzadı. Kendini tutmaya çalışıyordu ama bir türlü dudaklarını kapatamıyordu ki.
- غالب آمد خندهی زن شد دراز ** جهد میکرد و نمیشد لب فراز
- Esrara alışık olanlar gibi boyuna gülüyordu. Kahkaha, kârına da üstün gelmişti, ziyanına da. 3950
- سخت میخندید همچون بنگیان ** غالب آمد خنده بر سود و زیان