- Farenin catırdısı kulağına değdi. Aleti indi, uyudu, şehveti tamamiyle kaçtı. 3945
- خشت و خشت موش در گوشش رسید ** خفت کیرش شهوتش کلی رمید
- Bu ıslık, yılan ıslığı olmasın, çünkü hasır kuvvetle oynamakta dedi.
- وهم آن کز مار باشد این صریر ** که همیجنبد بتندی از حصیر
- Cariyeciğin, Halifenin şehvetinin zayıflığını görüp o beyin kuvvetini hatırına getirerek gülmeye başlaması ve Halifenin bu gülüşten bir şey anlaması
- خنده گرفتن آن کنیزک را از ضعف شهوت خلیفه و قوت شهوت آن امیر و فهم کردن خلیفه از خندهی کنیزک
- Cariye, Halifenin gevşekliğini görünce kahkahalarla gülmtğe başladı.
- زن بدید آن سستی او از شگفت ** آمد اندر قهقهه خندهش گرفت
- O erin, aslanı öldürüp geldiği halde hâlâ aletinin inmediğini hatırladı.
- یادش آمد مردی آن پهلوان ** که بکشت او شیر و اندامش چنان
- Kahkahası arttıkça arttı, uzadıkça uzadı. Kendini tutmaya çalışıyordu ama bir türlü dudaklarını kapatamıyordu ki.
- غالب آمد خندهی زن شد دراز ** جهد میکرد و نمیشد لب فراز
- Esrara alışık olanlar gibi boyuna gülüyordu. Kahkaha, kârına da üstün gelmişti, ziyanına da. 3950
- سخت میخندید همچون بنگیان ** غالب آمد خنده بر سود و زیان
- Ne düşündü, aklına ne getirdiyse fayda vermedi; aklına getirdiği şeyler de gülmesini artırıyordu. Sanki bir selin bendi, birden yıkılmıştı.
- هرچه اندیشید خنده میفزود ** همچو بند سیل ناگاهان گشود
- Ağlayış, gülüş gönlün gamı, neşesi.. BU ki her birinin ayn bir madeni vardır.
- گریه و خنده غم و شادی دل ** هر یکی را معدنی دان مستقل
- Her birinin bir ayn mahzeni vardır ve o mahzenin anahtarı, kapalı kapılan açan Tanrı'nın elindedir.
- هر یکی را مخزنی مفتاح آن ** ای برادر در کف فتاح دان
- Bir türlü gülmesi dinmiyordu. Nihayet Halife alındı, huysuzlandı.
- هیچ ساکن مینشد آن خنده زو ** پس خلیفه طیره گشت و تندخو