- Kim, başkalarının karısına kötülük ederse bil ki kendi karısına pezevenklik eder.
- هر که با اهل کسان شد فسقجو ** اهل خود را دان که قوادست او
- Çünkü bir kötülüğün cezası, tıpkı onun gibi olan bir kötülüğe uğramaktır. Suçun cezası, o suçun misli olur. 4000
- زانک مثل آن جزای آن شود ** چون جزای سیه مثلش بود
- Sen, başkasının karısını, bir sebeple kendine çektin mi aynen sen de onun gibi, hattâ ondan da üstün bir deyyussun.
- چون سبب کردی کشیدی سوی خویش ** مثل آن را پس تو دیوثی و بیش
- Ben, Musul padişahının cariyesini zorla aldım, benden de onu derhal aldılar.
- غصب کردم از شه موصل کنیز ** غصب کردند از من او را زود نیز
- Emniyet ettiğim bir adam olan lalam, hain çıktı, bana hıyanette bulundu.
- او کامین من بد و لالای من ** خاینش کرد آن خیانتهای من
- Kin gütme, öç alma zamanı değil. Ben kendi elimle bir ham iştir, yaptım.
- نیست وقت کینگزاری و انتقام ** من به دست خویش کردم کار خام
- O beye de kin güdersem yapacağım zulüm, yine başıma gelir. 4005
- گر کشم کینه بر آن میر و حرم ** آن تعدی هم بیاید بر سرم
- Şu ceza, bir kere başıma geldi ya, bunu sınadım, artık sınanmışı tekrar sınamam.
- همچنانک این یک بیامد در جزا ** آزمودم باز نزمایم ورا
- Musul padişahının derdi, boynumu kırdı âdeta. Artık başkasını incitmem.
- درد صاحب موصلم گردن شکست ** من نیارم این دگر را نیز خست
- Tanrı, bize mükâfatı anlattı. "Döner, kötülüğe gelirseniz biz de cezanızı veririz" dedi.
- داد حقمان از مکافات آگهی ** گفت ان عدتم به عدنا به