- Bu avlamaktan, bu kalabalıktan, bu başlık sevdasından el çek. Hiç bunlarla bir şey ördün, bu yüzden bir şey elde ettin mi?
- زان شکار و انبهی و باد و بود ** دست در کن هیچ یابی تار و پود
- Ömrünün çoğu geçti, gün akşama yaklaştı. Sense hala adam avlamaya koyulmuşsun.
- بیشتر رفتست و بیگاهست روز ** تو به جد در صید خلقانی هنوز
- Onu tut, bunu tuzaktan azat et. Alçaklar gibi bir başkasını avla.
- آن یکی میگیر و آن میهل ز دام ** وین دگر را صید میکن چون لام
- Derken bunu da bırak, başka birini ara... Bu işte tam hiçbir şeyden haberi olmayan çocukların oynadığı bir oyun!
- باز این را میهل و میجو دگر ** اینت لعب کودکان بیخبر
- Gece gelip çatar, tuzağında bir av bile yok. Tuzak sana, bir baş ağrısından, bir bağdan başka bir şey değil. 405
- شب شود در دام تو یک صید نی ** دام بر تو جز صداع و قید نی
- Şu halde sen, kendi kendini avladın demektir. Çünkü, hapse düştün, maksada erişemedin, mahrum kaldın.
- پس تو خود را صید میکردی به دام ** که شدی محبوس و محرومی ز کام
- Hiç alemde bizim gibi kendi kendini avlayan bir ahmak daha var mı?
- در زمانه صاحب دامی بود ** همچو ما احمق که صید خود کند
- Aşağılık kişilerin tuzağına domuz tutulur. Sonsuz zahmet, sonra da onu yemek haram.
- چون شکار خوک آمد صید عام ** رنج بیحد لقمه خوردن زو حرام
- Avlamaya değen şey ancak aşktır. Fakat oda öyle herkesin tuzağına düşer mi ya?
- آنک ارزد صید را عشقست و بس ** لیک او کی گنجد اندر دام کس
- Meğer ki sen gelesin de ona av olasın... Meğer ki sen, tuzağı bırakasın da onun tuzağına gidip düşesin. 410
- تو مگر آیی و صید او شوی ** دام بگذاری به دام او روی