- Ben onu affettim, sen de yeni suçumu da affet, eski suçlarımı da.
- عفو کردم تو هم از من عفو کن ** از گناه نو ز زلات کهن
- Sonra cariyeye sakın dedi, bu senden duyduğum sözü kimseye söyleme.
- گفت اکنون ای کنیزک وا مگو ** این سخن را که شنیدم من ز تو
- Seni, beyinle evlendireceğim. Tanrı hakkı için sakın bu hikâyeyi bir daha anma.
- با امیرت جفت خواهم کرد من ** الله الله زین حکایت دم مزن
- Anma da o, benden utanmasın. Çünkü o, bir kötülükte bulundu ama yüz binlerce de iyilik etti.
- تا نگردد او ز رویم شرمسار ** کو یکی بد کرد و نیکی صد هزار
- Ben, onu defalarca sınadım, ona, senden de güzel kadınları emniyet ettim. 4015
- بارها من امتحانش کردهام ** خوبتر از تو بدو بسپردهام
- Hiç dokunmadı. Bu olan şey, benim yaptığımın cezası.
- در امانت یافتم او را تمام ** این قضایی بود هم از کردههام
- Bundan sonra o beyi huzuruna çağırdı. Âlemi: kahretmeyi düşünen hışmını yendi.
- پس به خود خواند آن امیر خویش را ** کشت در خود خشم قهراندیش را
- Ona kabul edilecek bir bahane buldu. Dedi ki: Ben bu cariyeden soğudum.
- کرد با او یک بهانهی دلپذیر ** که شدستم زین کنیزک من نفیر
- Sebebi de şu: Çocuğumun anası, bu cariyeyi kıskanmada, âdeta bir tencere gibi kaynayıp durmada, yüzlerce sıkıntılara uğradı.
- زان سبب کز غیرت و رشک کنیز ** مادر فرزند دارد صد ازیز
- Oğlumun anasıdır, onun nice hakları vardır. Böylece cevir ve cefalara lâyık değildir o. 4020
- مادر فرزند را بس حقهاست ** او نه درخورد چنین جور و جفاست