English    Türkçe    فارسی   

5
4014-4023

  • Anma da o, benden utanmasın. Çünkü o, bir kötülükte bulundu ama yüz binlerce de iyilik etti.
  • تا نگردد او ز رویم شرمسار  ** کو یکی بد کرد و نیکی صد هزار 
  • Ben, onu defalarca sınadım, ona, senden de güzel kadınları emniyet ettim. 4015
  • بارها من امتحانش کرده‌ام  ** خوب‌تر از تو بدو بسپرده‌ام 
  • Hiç dokunmadı. Bu olan şey, benim yaptığımın cezası.
  • در امانت یافتم او را تمام  ** این قضایی بود هم از کرده‌هام 
  • Bundan sonra o beyi huzuruna çağırdı. Âlemi: kahretmeyi düşünen hışmını yendi.
  • پس به خود خواند آن امیر خویش را  ** کشت در خود خشم قهراندیش را 
  • Ona kabul edilecek bir bahane buldu. Dedi ki: Ben bu cariyeden soğudum.
  • کرد با او یک بهانه‌ی دل‌پذیر  ** که شدستم زین کنیزک من نفیر 
  • Sebebi de şu: Çocuğumun anası, bu cariyeyi kıskanmada, âdeta bir tencere gibi kaynayıp durmada, yüzlerce sıkıntılara uğradı.
  • زان سبب کز غیرت و رشک کنیز  ** مادر فرزند دارد صد ازیز 
  • Oğlumun anasıdır, onun nice hakları vardır. Böylece cevir ve cefalara lâyık değildir o. 4020
  • مادر فرزند را بس حقهاست  ** او نه درخورد چنین جور و جفاست 
  • Kıskançlığa başladı, kanlar yutmada. Bu cariye yüzünden pek şiddetli acılara düştü.
  • رشک و غیرت می‌برد خون می‌خورد  ** زین کنیزک سخت تلخی می‌برد 
  • Hâsılı bu cariyeyi birine vereceğim. Buna karar verdikten sonra azizim efendim, senden daha iyisini bulacak değilim ya.
  • چون کسی را داد خواهم این کنیز  ** پس ترا اولیترست این ای عزیز 
  • Sen onun için canınla oynadın. Artık onu senden başkasına vermek doğru değil.
  • که تو جانبازی نمودی بهر او  ** خوش نباشد دادن آن جز به تو