Hâsılı bu cariyeyi birine vereceğim. Buna karar verdikten sonra azizim efendim, senden daha iyisini bulacak değilim ya.
چون کسی را داد خواهم این کنیز ** پس ترا اولیترست این ای عزیز
Sen onun için canınla oynadın. Artık onu senden başkasına vermek doğru değil.
که تو جانبازی نمودی بهر او ** خوش نباشد دادن آن جز به تو
Onu, o beye nikahlayıp verdi, öfkesini, hırsını kırdı geçirdi.
عقد کردش با امیر او را سپرد ** کرد خشم و حرص را او خرد و مرد
"Onların rızıklarını biz taksîm ettik" hükmünce Tanrı, birisine eşeklerin şehvet ve kuvvetini verir, birine peygamberlerle meleklerin kuvvetini. Baştan hava ve hevesi atmak ululuktur. Hava ve hevesi terketmek, Peygamber'e mahsus bir kuvvettir. Şehvete mensup olmıyan tohumlar, Kıyametten baska bir şey koparmaz.
بیان آنک نحن قسمنا کی یکی را شهوت و قوت خران دهد و یکی را کیاست و قوت انبیا و فرشتگان بخشد سر ز هوا تافتن از سروریست ترک هوا قوت پیغامبریست تخمهایی کی شهوتی نبود بر آن جز قیامتی نبود