English    Türkçe    فارسی   

5
4031-4040

  • Ey Eyaz, ey Şeytan'ı öldüren erkek aslan, eşek erliğini azalt, akıl erliğini çoğalt.
  • ای ایاز شیر نر دیوکش  ** مردی خر کم فزون مردی هش 
  • Bu kadar yüzlerce âlemin anlayamadığı şey, sence bir çocuk oyuncağı oldu. İşte sana er!
  • آنچ چندین صدر ادراکش نکرد  ** لعب کودک بود پیشت اینت مرد 
  • Ey benim emrimin lezzetini bulan, ey emrime vefakârlıkta bulunmak üzere canlar veren!
  • ای به دیده لذت امر مرا  ** جان سپرده بهر امرم در وفا 
  • Emre, emrin lezzetine dair mânevi hikâyeyi dinle şimdi!
  • داستان ذوق امر و چاشنیش  ** بشنو اکنون در بیان معنویش 
  • Padişahın, divanda bulunanlara bir mücevher gösterip "Bu ne değerde," diye vezire vermesi, vezirin, mücevherin değerinde ileri gitmesi, padişahın "Kır bu mücevheri" diye emir vermesi üzerine, ben bunu nasıl kırayım, falan filân diye özür getirmesi
  • دادن شاه گوهر را میان دیوان و مجمع به دست وزیر کی این چند ارزد و مبالغه کردن وزیر در قیمت او و فرمودن شاه او را کی اکنون این را بشکن و گفت وزیر کی این را چون بشکنم الی آخر القصه 
  • Padişah, bir gün divana gitti. Bütün memleket büyüklerini divanda toplanmış buldu. 4035
  • شاه روزی جانب دیوان شتافت  ** جمله ارکان را در آن دیوان بیافت 
  • O nurlu padişah, bir mücevher çıkarıp vezirin eline vererek.
  • گوهری بیرون کشید او مستنیر  ** پس نهادش زود در کف وزیر 
  • Dedi ki: Bu, nasıl bir mücevher, değeri nedir? Vezir, yüz eşek yükü altın değerinde bir mücevher dedi.
  • گفت چونست و چه ارزد این گهر  ** گفت به ارزد ز صد خروار زر 
  • Padişah, kır bu mücevheri deyince dedi ki: Nasıl kırabilirim? Senin hazinenin, malının iyiliğini dileyen bir kişiyim ben.
  • گفت بشکن گفت چونش بشکنم  ** نیک‌خواه مخزن و مالت منم 
  • Değer biçilmez böyle bir mücevherin zayi olmasını nasıl reva görebilirim?
  • چون روا دارم که مثل این گهر  ** که نیاید در بها گردد هدر 
  • Padişah vezirin sözünü takdir etti, ona bir elbise ihsan etti. O cömert ve er padişah, inciyi ondan aldı. 4040
  • گفت شاباش و بدادش خلعتی  ** گوهر از وی بستد آن شاه و فتی