- Sonra mücevheri perdecinin eline verdi, bir isteklisi olsa dedi, ne değer acaba?
- بعد از آن دادش به دست حاجبی ** که چه ارزد این به پیش طالبی
- Perdeci, bu mücevher dedi, ülkenin yarısı değerinde. Tanrı, ülkeyi tehlikelerden korusun!
- گفت ارزد این به نیمهی مملکت ** کش نگهدارا خدا از مهلکت
- Padişah, kır bu mücevheri dedi. Perdeci, ey kılıcı güneş gibi parlayan padişahım, bunu kırıp ufalamak pek yazıktır, pek yazık! 4045
- گفت بشکن گفت ای خورشیدتیغ ** بس دریغست این شکستن را دریغ
- Değeri şöyle dursun, şu parlaklığa bak. Gündüzün nuru bile ona uymada!
- قیمتش بگذار بین تاب و لمع ** که شدست این نور روز او را تبع
- Bunu kırmaya nasıl elim varır? Nasıl olur da padişahın hazinesine düşman olurum? Dedi.
- دست کی جنبد مرا در کسر او ** که خزینهی شاه را باشم عدو
- Padişah, ona elbise verdi, gelirini artırdı. Onun aklını övmeye başladı.
- شاه خلعت داد ادرارش فزود ** پس دهان در مدح عقل او گشود
- Bir müddet sonra mücevheri bir beyin eline verdi. Onu da bir sınadı.
- بعد یک ساعت به دست میر داد ** در را آن امتحان کن باز داد
- O da öyle söyledi, bütün beyler de. Her birine ağır elbiseler ihsan etti. 4050
- او همین گفت و همه میران همین ** هر یکی را خلعتی داد او ثمین
- Elbiselerini artırdı, o aşağılık kişileri yoldan çıkardı, kuyuya attı.
- جامگیهاشان همیافزود شاه ** آن خسیسان را ببرد از ره به جاه
- Elli altmış bey, hepsi de veziri taklit ederek böyle söylediler.
- این چنین گفتند پنجه شصت امیر ** جمله یک یک هم به تقلید وزیر