O da öyle söyledi, bütün beyler de. Her birine ağır elbiseler ihsan etti.4050
او همین گفت و همه میران همین ** هر یکی را خلعتی داد او ثمین
Elbiselerini artırdı, o aşağılık kişileri yoldan çıkardı, kuyuya attı.
جامگیهاشان همیافزود شاه ** آن خسیسان را ببرد از ره به جاه
Elli altmış bey, hepsi de veziri taklit ederek böyle söylediler.
این چنین گفتند پنجه شصت امیر ** جمله یک یک هم به تقلید وزیر
Gerçi dünyanın değeri taklittir ama her mukallit de sınanmada rüsvay olur.
گرچه تقلدست استون جهان ** هست رسوا هر مقلد ز امتحان
Mücevherin elden ele devrederek Eyaz'a gelmesi. Onun, öbürlerine uymayıp, padişahın vereceği mala mülke aldanmaksızın, elbiselerin çokluğuna ve hataya düşenlerin aklını öğmesine kapılmaksızın mücevheri kırması. Mukallidi müslüman saymak doğru olamaz. Nadir olarak mukallit de, o Tanrı korumasıyla, inanışında dayanır ve bu imtihanlardan selâmetle kurtulur. Çünkü Hak birdir, ona benzeyen ve insanı yanıltan çok zıtlar vardır. Mukallit, o zıddı tanıyamaz, bu yüzden Hakk'ı da tanımaz. Fakat o, Hakk'ı tanımasa bile Hâk, ona inayet gözüyle bakarsa bu tanımazlık, mukallide ziyan vermez.
رسیدن گوهر از دست به دست آخر دور به ایاز و کیاست ایاز و مقلد ناشدن او ایشان را و مغرور ناشدن او به گال و مال دادن شاه و خلعتها و جامگیها افزون کردن و مدح عقل مخطان کردن به مکر و امتحان که کی روا باشد مقلد را مسلمان داشتن مسلمان باشد اما نادر باشد کی مقلد ازین امتحانها به سلامت بیرون آید کی ثبات بینایان ندارد الا من عصم الله زیرا حق یکیست و آن را ضد بسیار غلطافکن و مشابه حق مقلد چون آن ضد را نشناسد از آن رو حق را نشناخته باشد اما حق با آن ناشناخت او چو او را به عنایت نگاه دارد آن ناشناخت او را زیان ندارد
Ey Eyaz, söylemiyorsun, bu parlaklıkta, bu güzellikte olan bir mücevherin değeri nedir?
ای ایاز اکنون نگویی کین گهر ** چند میارزد بدین تاب و هنر
Eyaz, söyleyebileceğimden de artık deyince Padişah, peki dedi, hadi öyleyse hemen onu kır, hurdahaş et.4055
گفت افزون زانچ تانم گفت من ** گفت اکنون زود خردش در شکن
Eyaz'ın yenlerinde taş vardı. Derhal onları çıkarıp mücevheri kırdı, unufak etti.
سنگها در آستین بودش شتاب ** خرد کردش پیش او بود آن صواب
Belki o saf ve temiz delikanlı, bu işi rüyada görmüştü de yenine, koltuğuna iki taş gizlemişti.
یا به خواب این دیده بود آن پر صفا ** کرده بود اندر بغل دو سنگ را
Yusuf gibi hani. O da işinin sonunun nereye varacağını kuyu dibinde görmüştü.
همچو یوسف که درون قعر چاه ** کشف شد پایان کارش از اله
Kime fetih ve zafer, haber verirse onca murada erme de birdir, ermeme de.
هر که را فتح و ظفر پیغام داد ** پیش او یک شد مراد و بیمراد