- Mücevherin değeriyle sevginin sonucu, gönüllerinden gizli kalmıştı.
- قیمتی گوهر نتیجهی مهر و ود ** بر چنان خاطر چرا پوشیده شد
- Beylerin, neden bu mücevheri kırdın diye Eyaz'ı kınamaları, onun cevap vermesi
- تشنیع زدن امرا بر ایاز کی چرا شکستش و جواب دادن ایاز ایشان را
- Eyaz dedi ki: Ey ünlü ulular, Padişahın buyruğu mu daha ileri, mücevher mi? 4075
- گفت ایاز ای مهتران نامور ** امر شه بهتر به قیمت یا گهر
- Sizce, Tanrı hakkı için söyleyin, Padişahın emri mi daha üstün, yoksa bu güzelim mücevher mi?
- امر سلطان به بود پیش شما ** یا که این نیکو گهر بهر خدا
- Ey mücevhere bakan, Padişaha aldırış bile etmeyen beyler, önünüzde gül var, ana cadde değil!
- ای نظرتان بر گهر بر شاه نه ** قبلهتان غولست و جادهی راه نه
- Ben gözümü Padişahtan ayırmam. Müşrik gibi taşa yüz tutmam.
- من ز شه بر مینگردانم بصر ** من چو مشرک روی نارم با حجر
- Boyalı taşı seçip Padişahın buyruğunu geri bırakan canda hiçbir gevher, hiçbir değer yoktur.
- بیگهر جانی که رنگین سنگ را ** برگزیند پس نهد شاه مرا
- Gül renkli oyuncağı ardına at. Onlara renk vereni aklına getir ve şaş. 4080
- پشت سوی لعبت گلرنگ کن ** عقل در رنگآورنده دنگ کن
- Dereye gir, testiyi taşa çal. Kokuya, renge ateş ver.
- اندر آ در جو سبو بر سنگ زن ** آتش اندر بو و اندر رنگ زن
- Din yolunda yol kesicilerden değilsen kadınlar gibi renge, kokuya tapma.
- گر نهای در راه دین از رهزنان ** رنگ و بو مپرست مانند زنان
- Bu sözler üzerine o yüce erler, bu hatalarına özür olmak üzere başlarını önlerine eğdiler.
- سر فرود انداختند آن مهتران ** عذرجویان گشه زان نسیان به جان