English    Türkçe    فارسی   

5
4115-4124

  • Senin tuzağına tutulup yüz binlerce defa ölmek bile senden ayrılmaya bedel olamaz. 4115
  • صد هزاران مرگ تلخ شصت تو  ** نیست مانند فراق روی تو 
  • Ey suçluların feryadına yetişen, ayrılık acısını erlerden de uzaklaştır, kadınlardan da.
  • تلخی هجر از ذکور و از اناث  ** دور دار ای مجرمان را مستغاث 
  • Senin vuslatını umarak ölmek hoştur. Fakat ayrılığının acısı, ateşin üstündedir.
  • بر امید وصل تو مردن خوشست  ** تلخی هجر تو فوق آتشست 
  • Kâfir bile cehennemde bana bir baksaydın cehennemde olduğuma gam mı çekerdim deyip durur.
  • گبر می‌گوید میان آن سقر  ** چه غمم بودی گرم کردی نظر 
  • Çünkü o bakış, bütün eziyetleri tatlılaştırır; büyücülerin el ve ayaklarının kan diyetidir o bakış.
  • کان نظر شیرین کننده‌ی رنجهاست  ** ساحران را خونبهای دست و پاست 
  • Firavun, büyücüleri öldüreceği zaman onlar, "Zararı yok.. Biz, Tanrımıza döneriz" dediler, bunun tefsiri
  • تفسیر گفتن ساحران فرعون را در وقت سیاست با او کی لا ضیر انا الی ربنا منقلبون 
  • Gökyüzü "Zararı yok" sesini duydu. Gökyüzü, sanki o savlıcana bir top kesildi. 4120
  • نعره‌ی لا ضیر بشنید آسمان  ** چرخ گویی شد پی آن صولجان 
  • Firavun'un vuruşu bize zarar vermez ki dediler, Tanrı'nın lütfu, başkalarının kahrından üstündür.
  • ضربت فرعون ما را نیست ضیر  ** لطف حق غالب بود بر قهر غیر 
  • Ey insanları azgınlık, sapıklık yoluna süren, sırrımızı bilsen a can gözü kör herif, anlarsın ki biz kendimizi kurtarıyoruz.
  • گر بدانی سر ما را ای مضل  ** می‌رهانیمان ز رنج ای کوردل 
  • Kendine gel de bu yana yanaş, bu erganunun "Keşke kavmim, rabbim beni ne yüzden yarlıgadı, bilselerdi" sesini dinle.
  • هین بیا زین سو ببین کین ارغنون  ** می‌زند یا لیت قومی یعلمون 
  • Tanrı ihsanı, bize bir Firavunluk verdi ki senin Firavunluğun kaç para eder, senin saltanatın geçici.
  • داد ما را داد حق فرعونیی  ** نه چو فرعونیت و ملکت فانیی