English    Türkçe    فارسی   

5
4141-4150

  • O kaçmada, benlikse peşine düşmüş. Onu, onsuz gördüğünden ardını bırakmamakta, koşup durmakta.
  • کو گریزان و انایی در پیش  ** می‌دود چون دید وی را بی ویش 
  • Sen, onu istedikçe o, seni istemez. Fakat öldün mü istediğini elde edersin.
  • طالب اویی نگردد طالبت  ** چون بمردی طالبت شد مطلبت 
  • Diri oldukça ölü yıkayıcı seni yıkar mı? Sen istedikçe istediğin seni arar mı?
  • زنده‌ای کی مرده‌شو شوید ترا  ** طالبی کی مطلبت جوید ترا 
  • Bu bahiste akıl, yol gösterici olsaydı Fahr-i Razı, din sırrını bilirdi.
  • اندرین بحث ار خرده ره‌بین بدی  ** فخر رازی رازدان دین بدی 
  • Fakat "Tatmıyan bilmez." Onun için onun aklı ve kurduğu hayaller de, ancak hayretini artırdı. 4145
  • لیک چون من لمن یذق لم یدر بود  ** عقل و تخییلات او حیرت فزود 
  • Bu ben, nerde düşünceyle açılacak, bulunacak? O ben, yokluktan sonra açılır, bulunur.
  • کی شود کشف از تفکر این انا  ** آن انا مکشوف شد بعد از فنا 
  • Bu akıllar, araştırma yüzünden ittihat ve hulul uçurumuna düşer.
  • می‌فتد این عقلها در افتقاد  ** در مغا کی حلول و اتحاد 
  • Ey yakınlaşma yüzünden yokluğa erişmiş, yıldız gibi güneş nurlarına dalmış olan Eyaz!
  • ای ایاز گشته فانی ز اقتراب  ** هم‌چو اختر در شعاع آفتاب 
  • Hattâ ittihat ve hululle değil de meni gibi beden haline gelmiş olan dost!
  • بلک چون نطفه مبدل تو به تن  ** نه از حلول و اتحادی مفتتن 
  • Ey af etmeyi sandığına almış, kendine mal edinmiş zat, affet. Sen lûtufta en ileri gidensin. Bütün lütuf edenler, senin ardındadır. 4150
  • عفو کن ای عفو در صندوق تو  ** سابق لطفی همه مسبوق تو