- Başka bir düşman gelip de çuvalına kuru yaş, ne bulursa doldurmasın der. 50
- تا مبادا یاغیی آید دگر ** میفشارد در جوال او خشک و تر
- Vakit dardır, fırsat geçmekte. O da bundan korkarak durmaksızın eline ne geçerse çabucak koltuklar.
- وقت تنگ و فرصت اندک او مخوف ** در بغل زد هر چه زودتر بیوقوف
- Fakat iman sahibi o yaşayışa güvenir, bu yüzden de yavaş yavaş, durup dinlenerek yağma eder.
- لیک مومن ز اعتماد آن حیات ** میکند غارت به مهل و با انات
- Padişahın düşmanı nasıl kahrettiğini bilir. Bu yüzden fırsatı kaçırmayacağına da emindir, düşmanın gelmeyeceğine de inanmıştır.
- آمنست از فوت و از یاغی که او ** میشناسد قهر شه را بر عدو
- Başka kapı yoldaşlarının ona çullanmayacağını, onun derip devşirdiğini kapışmayacaklarını bilir, emindir. 55
- آمنست از خواجهتاشان دگر ** که بیایندش مزاحم صرفهبر
- Padişahın adaletini bilir, kulların nasıl zaptettiğini , kimsenin kimseye nasıl sitemde bulunmadığını görmüştür.
- عدل شه را دید در ضبط حشم ** که نیارد کرد کس بر کس ستم
- Hasılı acele etmez, sakindir, nasibini kaçırmayacağına emindir.
- لاجرم نشتابد و ساکن بود ** از فوات حظ خود آمن بود
- Bu yüzden sabreder gözü toktur, eline geçeni başkalarına ihsan eder, yeni yakası temizdir.
- بس تانی دارد و صبر و شکیب ** چشمسیر و مثرست و پاکجیب
- Çünkü yavaşlık Allah ışığıdır. O çabukluksa şeytanın dürtmesinden meydana gelir.
- کین تانی پرتو رحمان بود ** وان شتاب از هزهی شیطان بود