English    Türkçe    فارسی   

5
527-536

  • O, dünya yüzünde bunun bulunmasını istemez. Hatta padişah padişahlığıma ortak olur diye babasını bile öldürür.
  • آن نخواهد کین بود بر پشت خاک  ** تا ملک بکشد پدر را ز اشتراک 
  • Duymuşsundur ya saltanat kısırdır derler. Padişahlık davasında olan, korkusundan akrabalığı filan hep keser, hepsinden vazgeçer.
  • آن شنیدستی که الملک عقیم  ** قطع خویشی کرد ملکت‌جو ز بیم 
  • Çünkü, saltanat kısırdır, onun oğlu yoktur. Ateş gibi kimseyle dostluğu olamaz.
  • که عقیمست و ورا فرزند نیست  ** هم‌چو آتش با کسش پیوند نیست 
  • Kimi bulursa yakar, yırtar. Kimseyi bulamazsa kendi kendisini yer. 530
  • هر چه یابد او بسوزد بر درد  ** چون نیابد هیچ خود را می‌خورد 
  • Hiç ol da onun dişinden kurtul. O katı yürekliden merhameti az um!
  • هیچ شو وا ره تو از دندان او  ** رحم کم جو از دل سندان او 
  • Hiç oldun mu o katı yürekliden korkma. Her sabah mutlak yokluktan ders al.
  • چونک گشتی هیچ از سندان مترس  ** هر صباح از فقر مطلق گیر درس 
  • Ululuk, ululuk ıssı Allah’nın elbisesidir. Kim onu giymeye kalkışırsa vebale girer.
  • هست الوهیت ردای ذوالجلال  ** هر که در پوشد برو گردد وبال 
  • Taç onundur, kemer bizim. Vay haddini aşana!
  • تاج از آن اوست آن ما کمر  ** وای او کز حد خود دارد گذر 
  • Bu tavusluk kanadı, sana bir sınamadır. Buna kapıldın mı Allah’ya ortak olmaya, onun gibi noksan sıfatlardan arı olduğunu davaya kalkışırsın. 535
  • فتنه‌ی تست این پر طاووسیت  ** که اشتراکت باید و قدوسیت 
  • Hakimin birinin, gagasıyla güzelim kanatlarını yolup atan ve bedenini kel ve çirkin bir hale koyan tavus kuşunu görüp hayretle “Kendine acımıyor musun?” demesi, tavus kuşunun “Acıyorum ama bence can, kanattan daha değerlidir. Bu kanatsa benim can düşmanımdır” diye cevap vermesi
  • قصه‌ی آن حکیم کی دید طاوسی را کی پر زیبای خود را می‌کند به منقار و می‌انداخت و تن خود را کل و زشت می‌کرد از تعجب پرسید کی دریغت نمی‌آید گفت می‌آید اما پیش من جان از پر عزیزتر است و این پر عدوی جان منست 
  • Bir tavus kuşu, ovada kanatlarını yolmaktaydı. Hakimin biri gezmeye çıkmıştı.
  • پر خود می‌کند طاوسی به دشت  ** یک حکیمی رفته بود آنجا بگشت