English    Türkçe    فارسی   

5
581-590

  • Yine böyle o padişah “Sabredin” buyurdu. Bir istek olmalı ki ondan yüz çeviresin.
  • هم‌چنان چون شاه فرمود اصبروا  ** رغبتی باید کزان تابی تو رو 
  • “Yeyin” emri şehvet için bir tuzaktır, ondan sonra gelen “İsraf etmeyin” emriyse temizliktir.
  • پس کلوا از بهر دام شهوتست  ** بعد از آن لاتسرفوا آن عفتست 
  • Şehvet olmasa ondan kaçınmaya imkan olabilir mi?
  • چونک محمول به نبود لدیه  ** نیست ممکن بود محمول علیه 
  • Sabretme ezasına uğramadıkça karşılığında bir hayır ve mükafat elde edemezsin.
  • چونک رنج صبر نبود مر ترا  ** شرط نبود پس فرو ناید جزا 
  • Ne hoştur o şart ve ne sevinçli şeydir o mükafat. O gönüller açan, canlara canlar katan mükafat! 585
  • حبذا آن شرط و شادا آن جزا  ** آن جزای دل‌نواز جان‌فزا 
  • Aşıkın Allah’dan kazandığı sevap da Allah’dır
  • در بیان آنک ثواب عمل عاشق از حق هم حق است 
  • Aşıkların neşesi de odur, gamı da, hizmetlerine karşılık aldıkları ücret de.
  • عاشقان را شادمانی و غم اوست  ** دست‌مزد و اجرت خدمت هم اوست 
  • Aşık, sevgiliden başkasını seyre dalarsa bu, aşk değildir, aslı yok bir sevdadır.
  • غیر معشوق ار تماشایی بود  ** عشق نبود هرزه سودایی بود 
  • Aşk, o yalımdır ki parladı mı sevgiliden başka ne varsa hepsini yakar.
  • عشق آن شعله‌ست کو چون بر فروخت  ** هرچه جز معشوق باقی جمله سوخت 
  • La kılıcı, Allah’dan başka ne varsa hepsini keser silip süpürür. Bir bak hele, La’dan sonra ne kalır?
  • تیغ لا در قتل غیر حق براند  ** در نگر زان پس که بعد لا چه ماند 
  • İllallah kalır, hepsi gider. Neşelen, sevin ey ikiliği yakıp yandıran şiddetli aşk! 590
  • ماند الا الله باقی جمله رفت  ** شاد باش ای عشق شرکت‌سوز زفت