English    Türkçe    فارسی   

5
618-627

  • Doğru ve özden ağlayış, canlara dokunur, feleği ve arşı bile ağlatır.
  • گریه‌ی با صدق بر جانها زند  ** تا که چرخ و عرش را گریان کند 
  • Akıl ve gönüller, şüphe yok ki arşa mensuptur, hicap içinde olarak arş nurundan doğarlar.
  • عقل و دلها بی‌گمان عرشی‌اند  ** در حجاب از نور عرشی می‌زیند 
  • Akıl ve ruh da Harut ve Marut’un Babil Kuyusunda mahpus oldukları gibi balçık içinde mahpustur.
  • در بیان آنک عقل و روح در آب و گل محبوس‌اند هم‌چون هاروت و ماروت در چاه بابل 
  • Harut’la Marut gibi. O iki temiz melek de bu alemde korkunç bir kuyuda mahpusturlar. 620
  • هم‌چو هاروت و چو ماروت آن دو پاک  ** بسته‌اند اینجا به چاه سهمناک 
  • Aşağılık şehvet alemine düştüler de suçları yüzünden bu kuyuda bağlana kaldılar.
  • عالم سفلی و شهوانی درند  ** اندرین چه گشته‌اند از جرم‌بند 
  • İyilerle kötüler büyüyü ve büyüyü bozan şeyleri bu iki melekten öğrenirler.
  • سحر و ضد سحر را بی‌اختیار  ** زین دو آموزند نیکان و شرار 
  • Fakat önce kendine gel, büyüyü öğrenme vazgeç bu sevdadan.
  • لیک اول پند بدهندش که هین  ** سحر را از ما میاموز و مچین 
  • Biz bu büyüyü seni belaya uğratmak ve sınamak için öğretiriz diye öğüt verirler.
  • ما بیاموزیم این سحر ای فلان  ** از برای ابتلا و امتحان 
  • Sınamada şart ihtiyar sahibi olmaktır. Kudret elde olmadıkça da ihtiyar olamaz. 625
  • که امتحان را شرط باشد اختیار  ** اختیاری نبودت بی‌اقتدار 
  • İstekler uyumuş köpeklere benzer. Onlardaki hayır ve şer de gizlidir.
  • میلها هم‌چون سگان خفته‌اند  ** اندریشان خیر و شر بنهفته‌اند 
  • Kudretleri olmadığı için bunlar, yere yatmış odun parçaları gibi yatakalmışlardır.
  • چونک قدرت نیست خفتند این رده  ** هم‌چو هیزم‌پاره‌ها و تن‌زده