- Mekansızlık elinden yalım, yalım gelip çatar, ateşten çıkan alev ta göğe kadar, ağar.
- شعله شعله میرسد از لامکان ** میرود دود لهب تا آسمان
- Bunun için yüzlerce köpek de insanın bedeninde uyumuştur. Bir av olmadığı için onlar, adeta gizlenmişlerdir.
- صد چنین سگ اندرین تن خفتهاند ** چون شکاری نیستشان بنهفتهاند
- Yahut da gözleri bağlı doğan kuşlarına benzerler. Perde ardında bir av sevdasıyla yanıp tutuşurlar. 635
- یا چو بازانند و دیده دوخته ** در حجاب از عشق صیدی سوخته
- Fakat doğanın külahını kaldırdın da avını gördü mü derhal dağlarda dönüp dolaşmaya başlar.
- تا کله بردارد و بیند شکار ** آنگهان سازد طواف کوهسار
- Hastanın isteği yatışmıştır. Hatırı, yalnız iyileşmektedir.
- شهوت رنجور ساکن میبود ** خاطر او سوی صحت میرود
- Ama ekmek, elma ve karpuz görünce onu yemek ister bu istekle zarar korkusu, savaşa girişir.
- چون ببیند نان و سیب و خربزه ** در مصاف آید مزه و خوف بزه
- Sabrederse bunları görüşü, iyiliğine yarar. Çünkü o heyecana düşmek, onun gevşemiş tabiatına iyi gelir.
- گر بود صبار دیدن سود اوست ** آن تهیج طبع سستش را نکوست
- Fakat sabredemezse görmemesi daha iyidir. Okun zırhsız adamdan uzak olması yeğ! 640
- ور نباشد صبر پس نادیده به ** تیر دور اولی ز مرد بیزره
- Tavus kuşunun cevap vermesi
- جواب گفتن طاوس آن سایل را
- Tavus kuşu ağlaması bitince dedi ki: Yürü, sen renge ve kokuya kapılmışsın.
- چون ز گریه فارغ آمد گفت رو ** که تو رنگ و بوی را هستی گرو
- Görmüyorsun ki bu kanatlar yüzünden her yandan başıma yüzlerce bela gelip çatmada.
- آن نمیبینی که هر سو صد بلا ** سوی من آید پی این بالها