English    Türkçe    فارسی   

5
664-673

  • Yüzümü bu niyetle yırttığımdan suçum yok. Çünkü, bu yüzü yaralarla örtmek gerek.
  • چون بدین نیت خراشم بزه نیست  ** که به زخم این روی را پوشیدنیست 
  • Gönlüm, gizlenme huyuna sahip olsaydı yüzüm, günden güne parlar, güzelleşirdi. 665
  • گر دلم خوی ستیری داشتی  ** روی خوبم جز صفا نفراشتی 
  • Kuvvetim kudretim yok, iyiliğe de meyledemiyorum. Bunu gördüm, düşmanımı da gördüm, derhal silahımı kırdım.
  • چون ندیدم زور و فرهنگ و صلاح  ** خصم دیدم زود بشکستم سلاح 
  • Bu suretle de onun bana üstün olmamasına, hançerimin kendime vebal olmamasına gayret etmiş oldum.
  • تا نگردد تیغ من او را کمال  ** تا نگردد خنجرم بر من وبال 
  • Damarım oynadıkça kaçıyorum, çünkü adamın kendisinden kaçması kolaydır.
  • می‌گریزم تا رگم جنبان بود  ** کی فرار از خویشتن آسان بود 
  • Başkasından kaçan, ondan kurtulunca karar eder.
  • آنک از غیری بود او را فرار  ** چون ازو ببرید گیرد او قرار 
  • Halbuki benim düşmanım da benim, benden kaçan da ben. Şu halde işim kıyamete kadar boyuna kaçmaktır. 670
  • من که خصمم هم منم اندر گریز  ** تا ابد کار من آمد خیزخیز 
  • Adama kendi gölgesi düşman olursa ne Hint’te emin olur, ne Huten’de.
  • نه به هندست آمن و نه در ختن  ** آنک خصم اوست سایه‌ی خویشتن 
  • Gündüzün güneşte yok olan yıldızlar gibi Allah varlığında yok olup kendisinden geçenler, hüner ve sanatlariyle şerlerinden emin olmuşlardır. Yok olana tehlike olamaz.
  • در صفت آن بی‌خودان کی از شر خود و هنر خود آمن شده‌اند کی فانی‌اند در بقای حق هم‌چون ستارگان کی فانی‌اند روز در آفتاب و فانی را خوف آفت و خطر نباشد 
  • Bir adam yokluğa erişir, kendisine yokluğu ziynet edinirse, o adamın, Muhammet gibi gölgesi olmaz.
  • چون فناش از فقر پیرایه شود  ** او محمدوار بی‌سایه شود 
  • “Yokluk benim iftiharımdır” sırrına ziynet yokluktur. Bu çeşit adam, mumun alevi gibi gölgesizdir.
  • فقر فخری را فنا پیرایه شد  ** چون زبانه‌ی شمع او بی‌سایه شد