- Bir adam yokluğa erişir, kendisine yokluğu ziynet edinirse, o adamın, Muhammet gibi gölgesi olmaz.
- چون فناش از فقر پیرایه شود ** او محمدوار بیسایه شود
- “Yokluk benim iftiharımdır” sırrına ziynet yokluktur. Bu çeşit adam, mumun alevi gibi gölgesizdir.
- فقر فخری را فنا پیرایه شد ** چون زبانهی شمع او بیسایه شد
- Mum, baştan aşağı alevden ibarettir. Gölge onun çevresine uğrayamaz.
- شمع جمله شد زبانه پا و سر ** سایه را نبود بگرد او گذر
- Mum kendisinden de kaçtı, gölgeden de. Mumu dökenin isteğine uydu,ışığına sığındı. 675
- موم از خویش و ز سایه در گریخت ** در شعاع از بهر او کی شمع ریخت
- Mumu döken muma der ki: Seni yok olmak için döktüm. O da, ben yokluğa kaçtım diye cevap verir.
- گفت او بهر فنایت ریختم ** گفت من هم در فنا بگریختم
- Bu var olan ışık, lazım bir ışıktır, geçici ve arızi ışık gibi değil.
- این شعاع باقی آمد مفترض ** نه شعاع شمع فانی عرض
- Mum ateşte tamamı ile yok oldu mu artık ondan ne bir eser görürsün ne bir ışık!
- شمع چون در نار شد کلی فنا ** نه اثر بینی ز شمع و نه ضیا
- Suret ateşi karanlığı gidermek için mum suretinde durur.
- هست اندر دفع ظلمت آشکار ** آتش صورت به مومی پایدار
- Beden mumu şu görünen mumun aksinedir; yok oldukça can nuru artar. 680
- برخلاف موم شمع جسم کان ** تا شود کم گردد افزون نور جان
- Bu ebedi ışıktır, mumsa geçici. Can mumunun alevi, Allah’ya aittir.
- این شعاع باقی و آن فانیست ** شمع جان را شعلهی ربانیست