- Kıyamette güneş de kalmaz, ay da. Göz ışığın aslı ile meşgul olur.
- در قیامت شمس و مه معزول شد ** چشم در اصل ضیا مشغول شد
- Bu suretle temelli mülkle eğreti mülk seçilir. Şu fani konak, karar yurdundan ayrılır.
- تا بداند ملک را از مستعار ** وین رباط فانی از دارالقرار
- Dadı, bir kaç gün içindir. Ey ana sen bizi kucağına al.
- دایه عاریه بود روزی سه چار ** مادرا ما را تو گیر اندر کنار
- Kanadım buluttur. O, perdedir ve önümdekini göstermez. O yalnız Allah lütfiyle letafet kazanır.
- پر من ابرست و پردهست و کثیف ** ز انعکاس لطف حق شد او لطیف
- Kanadımı yolayım, onu güzelliğini yolumdan atayım da aynı güzelliğini yine aydan seyredeyim. 700
- بر کنم پر را و حسنش را ز راه ** تا ببینم حسن مه را هم ز ماه
- Ben dadı istemem, ana daha hoş. Ben Musa’yım benim dadım anamdır.
- من نخواهم دایه مادر خوشترست ** موسیام من دایهی من مادرست
- Ben, aynı lutfunu vasıtayla elde etmek istemem. Çünkü bu ilgi, nicelerin helakine sebep oldu.
- من نخواهم لطف مه از واسطه ** که هلاک قوم شد این رابطه
- Yahut da bulut, Tanrı yolunda yok olur da artık ayın yüzüne perdelik etmez.
- یا مگر ابری شود فانی راه ** تا نگردد او حجاب روی ماه
- Suretini yokluk şeklinde gösterir. Peygamberlerle velilerin tenleri gibi.
- صورتش بنماید او در وصف لا ** همچو جسم انبیا و اولیا
- O çeşit bulut, perdelik etmez. Hatta mana bakımından perdelik etmesi bile faydalıdır. 705
- آنچنان ابری نباشد پردهبند ** پردهدر باشد به معنی سودمند