English    Türkçe    فارسی   

5
696-705

  • Kıyamette güneş de kalmaz, ay da. Göz ışığın aslı ile meşgul olur.
  • در قیامت شمس و مه معزول شد  ** چشم در اصل ضیا مشغول شد 
  • Bu suretle temelli mülkle eğreti mülk seçilir. Şu fani konak, karar yurdundan ayrılır.
  • تا بداند ملک را از مستعار  ** وین رباط فانی از دارالقرار 
  • Dadı, bir kaç gün içindir. Ey ana sen bizi kucağına al.
  • دایه عاریه بود روزی سه چار  ** مادرا ما را تو گیر اندر کنار 
  • Kanadım buluttur. O, perdedir ve önümdekini göstermez. O yalnız Allah lütfiyle letafet kazanır.
  • پر من ابرست و پرده‌ست و کثیف  ** ز انعکاس لطف حق شد او لطیف 
  • Kanadımı yolayım, onu güzelliğini yolumdan atayım da aynı güzelliğini yine aydan seyredeyim. 700
  • بر کنم پر را و حسنش را ز راه  ** تا ببینم حسن مه را هم ز ماه 
  • Ben dadı istemem, ana daha hoş. Ben Musa’yım benim dadım anamdır.
  • من نخواهم دایه مادر خوشترست  ** موسی‌ام من دایه‌ی من مادرست 
  • Ben, aynı lutfunu vasıtayla elde etmek istemem. Çünkü bu ilgi, nicelerin helakine sebep oldu.
  • من نخواهم لطف مه از واسطه  ** که هلاک قوم شد این رابطه 
  • Yahut da bulut, Tanrı yolunda yok olur da artık ayın yüzüne perdelik etmez.
  • یا مگر ابری شود فانی راه  ** تا نگردد او حجاب روی ماه 
  • Suretini yokluk şeklinde gösterir. Peygamberlerle velilerin tenleri gibi.
  • صورتش بنماید او در وصف لا  ** هم‌چو جسم انبیا و اولیا 
  • O çeşit bulut, perdelik etmez. Hatta mana bakımından perdelik etmesi bile faydalıdır. 705
  • آنچنان ابری نباشد پرده‌بند  ** پرده‌در باشد به معنی سودمند