- Kanadımı yolayım, onu güzelliğini yolumdan atayım da aynı güzelliğini yine aydan seyredeyim. 700
- بر کنم پر را و حسنش را ز راه ** تا ببینم حسن مه را هم ز ماه
- Ben dadı istemem, ana daha hoş. Ben Musa’yım benim dadım anamdır.
- من نخواهم دایه مادر خوشترست ** موسیام من دایهی من مادرست
- Ben, aynı lutfunu vasıtayla elde etmek istemem. Çünkü bu ilgi, nicelerin helakine sebep oldu.
- من نخواهم لطف مه از واسطه ** که هلاک قوم شد این رابطه
- Yahut da bulut, Tanrı yolunda yok olur da artık ayın yüzüne perdelik etmez.
- یا مگر ابری شود فانی راه ** تا نگردد او حجاب روی ماه
- Suretini yokluk şeklinde gösterir. Peygamberlerle velilerin tenleri gibi.
- صورتش بنماید او در وصف لا ** همچو جسم انبیا و اولیا
- O çeşit bulut, perdelik etmez. Hatta mana bakımından perdelik etmesi bile faydalıdır. 705
- آنچنان ابری نباشد پردهبند ** پردهدر باشد به معنی سودمند
- Nitekim aydın sabahta katralar yağar, fakat gökte bulut yoktur.
- آنچنان که اندر صباح روشنی ** قطره میبارید و بالا ابر نی
- O yağmur yağışı Peygamberin mucizesi idi. Bulut mahvoldu, gökyüzü rengini aldı.
- معجزهی پیغامبری بود آن سقا ** گشته ابر از محو همرنگ سما
- Buluttu ama ondan bulut huyu gitmişti. Aşığın bedeni de sabırla böyle olur işte.
- بود ابر و رفته از وی خوی ابر ** این چنین گردد تن عاشق به صبر
- Bedendir ama bedenliği kaybolmuştur, değişmiştir, ondan renk de gitmiştir, koku da.
- تن بود اما تنی گم گشته زو ** گشته مبدل رفته از وی رنگ و بو