- Ben, aynı lutfunu vasıtayla elde etmek istemem. Çünkü bu ilgi, nicelerin helakine sebep oldu.
- من نخواهم لطف مه از واسطه ** که هلاک قوم شد این رابطه
- Yahut da bulut, Tanrı yolunda yok olur da artık ayın yüzüne perdelik etmez.
- یا مگر ابری شود فانی راه ** تا نگردد او حجاب روی ماه
- Suretini yokluk şeklinde gösterir. Peygamberlerle velilerin tenleri gibi.
- صورتش بنماید او در وصف لا ** همچو جسم انبیا و اولیا
- O çeşit bulut, perdelik etmez. Hatta mana bakımından perdelik etmesi bile faydalıdır. 705
- آنچنان ابری نباشد پردهبند ** پردهدر باشد به معنی سودمند
- Nitekim aydın sabahta katralar yağar, fakat gökte bulut yoktur.
- آنچنان که اندر صباح روشنی ** قطره میبارید و بالا ابر نی
- O yağmur yağışı Peygamberin mucizesi idi. Bulut mahvoldu, gökyüzü rengini aldı.
- معجزهی پیغامبری بود آن سقا ** گشته ابر از محو همرنگ سما
- Buluttu ama ondan bulut huyu gitmişti. Aşığın bedeni de sabırla böyle olur işte.
- بود ابر و رفته از وی خوی ابر ** این چنین گردد تن عاشق به صبر
- Bedendir ama bedenliği kaybolmuştur, değişmiştir, ondan renk de gitmiştir, koku da.
- تن بود اما تنی گم گشته زو ** گشته مبدل رفته از وی رنگ و بو
- Kanat başkasının, baş bana lazım. Baş, duygu, görgü yurdudur ve bedenin direğidir. 710
- پر پی غیرست و سر از بهر من ** خانهی سمع و بصر استون تن
- Başkasının avı için can feda etmeyi mutlak küfür, hayırdan ümitsizlik bil.
- جان فدا کردن برای صید غیر ** کفر مطلق دان و نومیدی ز خیر