English    Türkçe    فارسی   

5
788-797

  • Şu ten hırkasının iğnesiz, ipliksiz dikilmesinden ve bakırı altın yapan iksirden başka bir şey değildir.
  • قلب اعیانست و اکسیری محیط  ** ایتلاف خرقه‌ی تن بی‌مخیط 
  • Sen, var olduğun gün, ya ateştin, ya yel, yahut da toprak.
  • تو از آن روزی که در هست آمدی  ** آتشی یا بادی یا خاکی بدی 
  • Eğer o halde ebediyen kalman mümkün olsaydı hiç sana bu yücelik nasip olur muydu? 790
  • گر بر آن حالت ترا بودی بقا  ** کی رسیدی مر ترا این ارتقا 
  • Tanrı seni değiştirdi. Önceki varlığın kalmadı. Onun yerine sana daha iyi varlık verdi.
  • از مبدل هستی اول نماند  ** هستی بهتر به جای آن نشاند 
  • Böylece yüz binlerce varlığa büründün ki daima ikinci varlık, ilkinden iyidir.
  • هم‌چنین تا صد هزاران هستها  ** بعد یکدیگر دوم به ز ابتدا 
  • Bunları değiştiren Tanrı’dan gör de vasıtaları bırak. Çünkü vasıtalara kapıldın da aslından uzaklaştın.
  • از مبدل بین وسایط را بمان  ** کز وسایط دور گردی ز اصل آن 
  • Nerede vasıta çoğalırsa ulaşma kaybolur gider.
  • واسطه هر جا فزون شد وصل جست  ** واسطه کم ذوق وصل افزونترست 
  • Şaşkınlığın, her şeyi sebepten bilmendendir. Halbuki hayret, sana o tapıya yol açar. 795
  • از سبب‌دانی شود کم حیرتت  ** حیرت تو ره دهد در حضرتت 
  • Bu varlıkları yokluklardan buldun. Öyleyse neden yokluktan yüz çevirdin?
  • این بقاها از فناها یافتی  ** از فنااش رو چرا برتافتی 
  • O yokluktan ne ziyana uğradın ki varlığa yapıştın a yer faresi!
  • زان فناها چه زیان بودت که تا  ** بر بقا چفسیده‌ای ای نافقا