- Bu suretle de körlükleri artar. Çünkü kara su, körlüğü arttırır.
- تا فزاید کوری از شورابها ** زانک آب شور افزاید عمی
- Dünya ehlinin bu sebeple gönül gözleri kördür; onlar, balçıkla bulanmış su içerler. 815
- اهل دنیا زان سبب اعمیدلاند ** شارب شورابهی آب و گلاند
- Madem ki gizli bir alemde abıhayatın yok, şu halde kara ve tuzlu suyu ver, kötülüğü al bu alemde!
- شور میده کور میخر در جهان ** چون نداری آب حیوان در نهان
- Bu halle bir de varlık istiyor, onu anıyorsun ha. Halbuki sen, zenci gibi kara yüzlü olmakla neşelisin.
- با چنین حالت بقا خواهی و یاد ** همچو زنگی در سیهرویی تو شاد
- Zenci aslından öyle doğduğundan, aslından zenci olduğundan o kara renkten hoşlanır, rahattır.
- در سیاهی زنگی زان آسوده است ** کو ز زاد و اصل زنگی بوده است
- Fakat bir gün güzelleşse, güzel yüzlü bir hale gelse de sonra kararsa çaresini aramaya koyulur.
- آنک روزی شاهد و خوشرو بود ** گر سیهگردد تدارکجو بود
- Uçar kuş, yeryüzünde kalsa derde, eleme düşer, feryat etmeye başlar. 820
- مرغ پرنده چو ماند در زمین ** باشد اندر غصه و درد و حنین
- Fakat ev kuşu, yeryüzünde güzelce yürür, yem toplar, neşeli bir halde dönüp dolaşır.
- مرغ خانه بر زمین خوش میرود ** دانهچین و شاد و شاطر میدود
- Çünkü o aslında uçamaz, öbürü uçucudur.
- زآنک او از اصل بیپرواز بود ** وآن دگر پرنده و پرواز بود
- Peygamber aleyhisselam “üç kişiye acıyın : bir kavmin aşağı bir hale düşen yücesine, yoksullaşan zenginine, cahillere oyuncak olan bilginine” dedi
- قال النبی علیهالسلام ارحموا ثلاثا عزیز قوم ذل و غنی قوم افتقر و عالما یلعب به الجهال
- Peygamber, canım hakkı için dedi, yoksul düşen zengine,
- گفت پیغامبر که رحم آرید بر ** جان من کان غنیا فافتقر