English    Türkçe    فارسی   

5
838-847

  • Kimi, zıddı ile bir araya koyarlarsa onu, ölüm azabına uğratmış olurlar.
  • هرکرا با ضد خود بگذاشتند  ** آن عقوبت را چو مرگ انگاشتند 
  • Süleyman da Hüthüt, gitmeye mecbur olduğuna dair kabul edilebilecek bir özür getirmezse,
  • تا سلیمان گفت که آن هدهد اگر  ** هجر را عذری نگوید معتبر 
  • Ya onu öldürürüm yahut da sayıya gelmez bir azaba uğratırım demişti. 840
  • بکشمش یا خود دهم او را عذاب  ** یک عذاب سخت بیرون از حساب 
  • Ey güvenilir kişi, düşün, o azap hangi azap? Kendi cinsinden olmayanlarla bir kafese kapatılmak!
  • هان کدامست آن عذاب این معتمد  ** در قفص بودن به غیر جنس خود 
  • Ey insan, bu kafeste azap içindesin. Can kuşun, seninle cins olmayanlara tutulmuş.
  • زین بدن اندر عذابی ای بشر  ** مرغ روحت بسته با جنسی دگر 
  • Ruh, doğan kuşudur, tabiatlarsa kuzgundur. Doğan kuşu, kuzgunlarla baykuşlardan yaralanır.
  • روح بازست و طبایع زاغها  ** دارد از زاغان و چغدان داغها 
  • İşte can kuşu da, Sebzvar şehrindeki Ebubekir gibi onların arasında zari, zari ağlayıp inleyerek kalakalmıştır.
  • او بمانده در میانشان زارزار  ** هم‌چو بوبکری به شهر سبزوار 
  • Muhammed Harzemşah’ın halkı tamamiyle Rafızi olan Sebzvarı savaşla alması, şehirlilerin aman dilemeleri, padişahın bu şehirden bana Ebubekir adlı birisini armağan verirseniz canınızı bağışlarım demesi
  • حکایت محمد خوارزمشاه کی شهر سبزوار کی همه رافضی باشند به جنگ بگرفت اما جان خواستند گفت آنگه امان دهم کی ازین شهر پیش من به هدیه ابوبکر نامی بیارید 
  • Muhammet Alp Ulug Harzemşah, tamamı ile mahvolmuş Sebzvar’lılarla savaşa gitmişti. 845
  • شد محمد الپ الغ خوارزمشاه  ** در قتال سبزوار پر پناه 
  • Askerlerini sıkıştırdı. Ordusu, düşmanları öldürmeye koyuldu.
  • تنگشان آورد لشکرهای او  ** اسپهش افتاد در قتل عدو 
  • Şehirliler aman diye huzuruna gelip secde ettiler. Kulağımıza küpe tak, bizi kul et, tek canımızı bağışla.
  • سجده آوردند پیشش کالامان  ** حلقه‌مان در گوش کن وا بخش جان