- Ey zebun kişi sen de secde etmedikçe kıçınla mescidi silip süpürsen kurtulamazsın.
- تا نیاری سجده نرهی ای زبون ** گر بپیمایی تو مسجد را به کون
- Şehirliler, sağdan, soldan haberciler uçurdular. Bu yıkık yerde bir Ebubekir var mı nerede? diye aramaya koyuldular.
- منهیان انگیختند از چپ و راست ** که اندرین ویرانه بوبکری کجاست
- Üç gün üç gece koşup tozduktan sonra bir arık Ebubekir bulabildiler.
- بعد سه روز و سه شب که اشتافتند ** یک ابوبکری نزاری یافتند
- Yolcuymuş, hastalıktan yıkık bir yerin bir bucağında kuruyup kalmış. 860
- ره گذر بود و بمانده از مرض ** در یکی گوشهی خرابه پر حرض
- Bir yıkık bucakta uyuyormuş. Onu görünce, çabuk dediler,
- خفته بود او در یکی کنجی خراب ** چون بدیدندش بگفتندش شتاب
- Kalk seni padişah istiyor. Senin yüzünden şehrimiz ölümden kurtulacak.
- خیز که سلطان ترا طالب شدست ** کز تو خواهد شهر ما از قتل رست
- Adam dedi ki: Ayağım olsaydı, yürümeye kudret bulsaydım gideceğim yere giderdim.
- گفت اگر پایم بدی یا مقدمی ** خود به راه خود به مقصد رفتمی
- Bu düşman yurdunda kalır mıydım hiç? Sevgililerin şehrine koşar giderdim.
- اندرین دشمنکده کی ماندمی ** سوی شهر دوستان میراندمی
- Ölü taşıyan bir salacayı getirip Ebubekir’i üstüne yatırdılar. 865
- تختهی مردهکشان بفراشتند ** وان ابوبکر مرا برداشتند
- Hamallara verip görsün diye Harzemşah’ın huzuruna götürdüler.
- سوی خوارمشاه حمالان کشان ** میکشیدندش که تا بیند نشان