- Bu çeşit gönül kırıklarına gönül deme. Sebzvar’da Ebubekir arama.
- این چنین دل ریزهها را دل مگو ** سبزوار اندر ابوبکری بجو
- Gönül sahibi, altı yüzlü aynadır. Tanrı, altı cihette de o aynadan nazar eder durur.
- صاحب دل آینهی ششرو شود ** حق ازو در شش جهت ناظر بود
- Altı cihette bulunan, bu cihetlerden kurtulamayan kişiye Tanrı, o gönül sahibi vasıta olamadıkça nazar etmez. 875
- هر که اندر شش جهت دارد مقر ** نکندش بیواسطهی او حق نظر
- Birisini reddederse onun için eder. Kabul ederse yine şefaatçi odur.
- گر کند رد از برای او کند ** ور قبول آرد همو باشد سند
- O olmadıkça Tanrı kimseye rızk vermez. İşte ben, vuslata ulaşan kişinin ahvalinden bir miktarcığını söyledim.
- بیازو ندهد کسی را حق نوال ** شمهای گفتم من از صاحبوصال
- Tanrı, ihsanını onun eline kor da acınanlara onun elinden ihsanda bulunur.
- موهبت را بر کف دستش نهد ** وز کفش آن را به مرحومان دهد
- Onun avucu ile bütünlük denizi birleşmiştir. O, neliksiz ve niteliksizdir ve tam kemal sahibidir.
- با کفش دریای کل را اتصال ** هست بیچون و چگونه و بر کمال
- Söze sığmayan bu birleşmeyi söylemenin imkanı yoktur vesselam. 880
- اتصالی که نگنجد در کلام ** گفتنش تکلیف باشد والسلام
- Ey zengin, yüzlerce çuval altın getirsen Tanrı der ki: A iki büklüm adam gönül getir.
- صد جوال زر بیاری ای غنی ** حق بگوید دل بیار ای منحنی
- Gönül senden razı ise ben de razıyım. Gönül senden yüz çevirmişse ben de yüz çeviririm.
- گر ز تو راضیست دل من راضیم ** ور ز تو معرض بود اعراضیم