English    Türkçe    فارسی   

5
898-907

  • O münâfık, evet der ama tasdik ettiğinden değil, nasihat verenin sözü kısa kesmesi içindir.(TM)
  • می‌کند آری نه از بهر نیاز  ** تا که ناصح کم کند نصح دراز 
  • Çünkü bu leş arayan aşağılık kuzgunun kat,kat yüz binlerce hilesi vardır.
  • زانک این زاغ خس مردارجو  ** صد هزاران مکر دارد تو به تو 
  • Münafıklığı kabul ederlerse kurtulur; münafıklığı, kendisine fayda verecek bir doğruluk olur. 900
  • گر پذیرند آن نفاقش را رهید  ** شد نفاقش عین صدق مستفید 
  • Çünkü gönül sahibi, debdebesiyle beraber bizim pazarımızda ayıplıdır.
  • زانک آن صاحب دل با کر و فر  ** هست در بازار ما معیوب‌خر 
  • Cansız değilsen gönül sahibini ara. Padişaha zıt değilsen gönülle aynı cinsten olmaya bak.
  • صاحب دل جو اگر بی‌جان نه‌ای  ** جنس دل شو گر ضد سلطان نه‌ای 
  • Halbuki riyası, sana hoş gelen, tabiatına uygun olan kişi, dostundur. Dostundur ama Tanrı’nın dostu değil ki!
  • آنک زرق او خوش آید مر ترا  ** آن ولی تست نه خاص خدا 
  • Kim senin huyuna suyuna giderse sence ya velidir, ya peygamber.
  • هر که او بر خو و بر طبع تو زیست  ** پیش طبع تو ولی است و نبیست 
  • Yürü, hava ve hevesi bırak da bir koku al, o güzelim amber kokusunu duy. 905
  • رو هوا بگذار تا بویت شود  ** وان مشام خوش عبرجویت شود 
  • Hava ve hevesine uyarsan dimağın bozulur. Misk ve amber sence hiçbir şeye yaramaz bir hale gelir.
  • از هوارانی دماغت فاسدست  ** مشک و عنبر پیش مغزت کاسدست 
  • Bu sözün sonu gelmez, halbuki ceylanımız, ahırda bir yerden bir yere kaçıp durmada.
  • حد ندارد این سخن و آهوی ما  ** می‌گریزد اندر آخر جابجا 
  • Eşekler ahırındaki ceylan hikayesinin arta kalanı
  • بقیه‌ی قصه‌ی آهو و آخر خران