- Bu sözün sonu gelmez, halbuki ceylanımız, ahırda bir yerden bir yere kaçıp durmada.
- حد ندارد این سخن و آهوی ما ** میگریزد اندر آخر جابجا
- Eşekler ahırındaki ceylan hikayesinin arta kalanı
- بقیهی قصهی آهو و آخر خران
- O göbeği miskli ceylan, günlerce eşek ahırında işkence çekmekteydi.
- روزها آن آهوی خوشناف نر ** در شکنجه بود در اصطبل خر
- Karaya vurmuş balık gibi can çekişmede, çırpınıp durmadaydı. Pislikle misk, adeta bir hokkaya girmişti.
- مضطرب در نزع چون ماهی ز خشک ** در یکی حقه معذب پشک و مشک
- Bir eşek diyordu ki: Ha, bu hayvanlar babası, padişahlarla beylerin huyunda susun! 910
- یک خرش گفتی که ها این بوالوحوش ** طبع شاهان دارد و میران خموش
- Başka bir eşek, onun gidip gelmesine bakıp alay ederek bir inci bulmuş, nasıl olur da ucuza satar? diyordu.
- وآن دگر تسخر زدی کز جر و مد ** گوهر آوردست کی ارزان دهد
- Bir başka eşek, söyleyin diyordu, bu naziklikle padişahın tahtına çıkıp yaslansın.
- وآن خری گفتی که با این نازکی ** بر سریر شاه شو گو متکی
- Bir başka eşek de çok yemiş, imtilaya uğramış, yemeden kalmıştı. Ceylanı çağırdı.
- آن خری شد تخمه وز خوردن بماند ** پس برسم دعوت آهو را بخواند
- Ceylan başını kaldırıp, hayır iştahım yok, kuvvetsizim dedi.
- سر چنین کرد او که نه رو ای فلان ** اشتهاام نیست هستم ناتوان
- Eşek dedi ki: Biliyorum ki nazlanıyorsun. Yahut da utanıyorsun da onun için çekinmektesin. 915
- گفت میدانم که نازی میکنی ** یا ز ناموس احترازی میکنی
- Ceylan kendi kendisine o yemek senin yemeğin. Senin bedeninin cüzileri, ondan dirilmekte, tazeleşmekte.
- گفت او با خود که آن طعمهی توست ** که از آن اجزای تو زنده و نوست