- Nuru, camsız görmeyi adet edin de cam kırılınca kör kalmayasın.
- خوی کن بیشیشه دیدن نور را ** تا چو شیشه بشکند نبود عمی
- Öğrenilmiş, bellenmiş bilgiye kani olmuş, gözünü başkasının nuru ile aydınlatmışsın.
- قانعی با دانش آموخته ** در چراغ غیر چشم افروخته
- O da, o ışığı iğreti aldığını bilesin diye senden mumunu kapıverir.
- او چراغ خویش برباید که تا ** تو بدانی مستعیری نیفتا
- Fakat sen şükreder, çalışıp çabalarsan gam yeme. Sana bunun gibi yüzlercesini verir.
- گر تو کردی شکر و سعی مجتهد ** غم مخور که صد چنان بازت دهد
- Şükretmiyorsan artık kan ağla. Çünkü o güzellik kafirden ayrılmıştır. 995
- ور نکردی شکر اکنون خون گری ** که شدست آن حسن از کافر بری
- Küfre ümmet olanların işleri borçtur. İmana ümmet olanların kalpleri temizdir, özleri halistir.
- امة الکفران اضل اعمالهم ** امة الایمان اصلح بالهم
- Şükür etmeyenden güzellikte kaybolur, hüner ve sanat da. Artık bir daha ondan bir eser bile göremez.
- گم شد از بیشکر خوبی و هنر ** که دگر هرگز نبیند زان اثر
- Akrabalık akraba olmayış, şükür ve sevgi, öyle bir gider ki bir daha aklına bile gelmez.
- خویشی و بیخویشی و سکر وداد ** رفت زان سان که نیاردشان به یاد
- Ey kafirler, “Yaptıkları işledikleri boştur” ayeti, her murada erişmiş kişinin elinden o muradın, o maksadın çıkıp gitmesidir.
- که اضل اعمالهم ای کافران ** جستن کامست از هر کامران
- Yalnız şükür ehliyle vefa sahiplerinin elde ettikleri kaybolmaz. Çünkü devlet, onların arkalarındadır. 1000
- جز ز اهل شکر و اصحاب وفا ** که مریشان راست دولت در قفا