- Kâfir dedi ki: Ey ikramcı adam, eğer acıyorsan para ver, al onu. G 1025
- گفت رحمت گر همیآید برو ** زر بده بستانش ای اکرامخو
- önlün yanıyorsa onu benden satın al. Müşkülün parasız hallolmaz.
- از منش وا خر چو میسوزد دلت ** بیمنت حل نگردد مشکلت
- Ebubekir, yüzlerce hizmette bulunur, Allah’ya karşı da beş yüz kere şükür secdesine kapanırım. Güzel bir kulum var, fakat kâfir.
- گفت صد خدمت کنم پانصد سجود ** بندهای دارم تن اسپید و جهود
- Vücudu beyaz ama gönlü kara, gönlü nurlu kulu ver bana.
- تن سپید و دل سیاهستش بگیر ** در عوض ده تن سیاه و دل منیر
- Birisini gönderip kölesini getirtti, hakikatten o köle pek güzeldi.
- پس فرستاد و بیاورد آن همام ** بود الحق سخت زیبا آن غلام
- Bir derece ki o kâfir, hayran oldu, taşa benzeyen yüreği âdeta yerinden oynadı. 1030
- آنچنان که ماند حیران آن جهود ** آن دل چون سنگش از جا رفت زود
- Surete tapanların hali budur. Taş gibi yürekleri, bir suret gördüler mi mum gibi erir.
- حالت صورتپرستان این بود ** سنگشان از صورتی مومین بود
- Fakat yine dayandı, inat etti, bu hiçbir şey değil, bundan başka daha para vermelisin dedi.
- باز کرد استیزه و راضی نشد ** که برین افزون بده بیهیچ بد
- Ebubekir, o kâfirin, hırsı yatışıncaya, gönlü razı oluncaya kadar da para verip Bilâl’i satın aldı.
- یک نصاب نقره هم بر وی فزود ** تا که راضی گشت حرص آن جهود
- Bu alışverişte Sıddıyk aldandı sanarak kâfir gülmeye koyuldu
- خندیدن جهود و پنداشتن کی صدیق مغبونست درین عقد
- O taş yürekli kâfir acıklanarak, eğlenerek, alay ederek bir kahkaha attı.
- قهقهه زد آن جهود سنگدل ** از سر افسوس و طنز و غش و غل