- Onun yıldızlar saçan pırıltısı karşısında şu dünya güneşi, bir yarasaya benzer.
- آنچنان که لمعهی درپاش اوست ** شمس دنیا در صفت خفاش اوست
- Yedi mavi gök, onun kulluğundadır. Bir çavuşa benzeyen ay, onun derdiyle yanmada, erimededir.
- هفت چرخ ازرقی در رق اوست ** پیک ماه اندر تب و در دق اوست
- Zühre, bir şey soracak oldu mu ona el atar, Müşteri can nakdini eline alıp huzurunda durur.
- زهره چنگ مسله در وی زده ** مشتری با نقد جان پیش آمده
- Zühal, onun elini öpme havasındadır ama kendisini bu devlete lâyık görmez. 110
- در هوای دستبوس او زحل ** لیک خود را مینبیند از محل
- Merih onun yüzünden elini ayağını incitmiş, Utarit onun vasfından yüzlerce kalem kırmıştır.
- دست و پا مریخ چندین خست ازو ** وآن عطارد صد قلم بشکست ازو
- Bütün bu yıldızlar, müneccimle, ey canı bırakıp rengi seçen!
- با منجم این همه انجم به جنگ ** کای رها کرده تو جان بگزیده رنگ
- Can odur,bizse hep rengiz, sayılar ve yazılarız. Onun düşünce yıldızı, bütün yıldızların canıdır diye savaşmaktadır.
- جان ویست و ما همه رنگ و رقوم ** کوکب هر فکر او جان نجوم
- Düşünce de nerede? O makam, tamamıyla pâk nurdur. Ey düşüncelere kapılan, bu düşünce lâfı senin için söylenmiştir.
- فکر کو آنجا همه نورست پاک ** بهر تست این لفظ فکر ای فکرناک
- Her yıldızın yücelerde bir evi vardır ama bizim yıldızımız, hiçbir eve sığmaz. 115
- هر ستاره خانه دارد در علا ** هیچ خانه در نگنجد نجم ما
- Yeri, yurdu yakan şey, nasıl olur da mekâna sığar? Haddi olmayan nur, nasıl olur da hadde girer?
- جای سوز اندر مکان کی در رود ** نور نامحدود را حد کی بود