- Yeri, yurdu yakan şey, nasıl olur da mekâna sığar? Haddi olmayan nur, nasıl olur da hadde girer?
- جای سوز اندر مکان کی در رود ** نور نامحدود را حد کی بود
- Fakat sevdalı ve bir zayıf kişi anlasın diye bir örnek verir, bir suretle tasvir ederler.
- لیک تمثیلی و تصویری کنند ** تا که در یابد ضعیفی عشقمند
- O şey, örnektir, onun misli değil. Bu örneği de donmuş kalmış akıl, bunu anlasın diye getirirler.
- مثل نبود لیک باشد آن مثال ** تا کند عقل مجمد را گسیل
- Akıl keskindir ama ayağı gevşektir. Çünkü gönlü yıkıktır, bedeni sağlam.
- عقل سر تیزست لیکن پای سست ** زانک دل ویران شدست و تن درست
- Bu çeşit aklı olanların akılları, neye takılırsa sımsıkı takılır ama şehveti bırakmayı hiç mi hiç düşünmezler. 120
- عقلشان در نقل دنیا پیچ پیچ ** فکرشان در ترک شهوت هیچ هیچ
- Dâva zamanı göğüsleri doğuya benzer, fakat takva zamanı sabırları, âdeta bir şimşektir.
- صدرشان در وقت دعوی همچو شرق ** صبرشان در وقت تقوی همچو برق
- Her biri hünerlerle kendini gösterir, âlim geçinir. Fakat vefa vaktinde âlem gibi vefasızdır.
- عالمی اندر هنرها خودنما ** همچو عالم بیوفا وقت وفا
- Kendini görme zamanında cihana sığmaz, fakat ekmek gibi boğazda, mide de kaybolur gider.
- وقت خودبینی نگنجد در جهان ** در گلو و معده گم گشته چو نان
- Fakat yine de bütün bu vasıflar iyidir... İyilik aradı mı insanda kötü şey kalmaz ki.
- این همه اوصافشان نیکو شود ** بد نماند چونک نیکوجو شود
- Meni, benliğinde kaldıkça kokuşur, pis olur. Fakat cana ulaştı mı aydınlık âlemini bulur. 125
- گر منی گنده بود همچون منی ** چون به جان پیوست یابد روشنی