English    Türkçe    فارسی   

6
1163-1172

  • Evim, gökyüzünden üstün olsun, çünkü zamanın kutbunu gördüm.
  • O hürmete değer sultan, onu azarlar gibi dedi ki: Ben seni görmeye gelmedim.
  • Bey; ruhum sana feda olsun, dedi, hattâ ruh da nedir ki? Lütuf et, bu geliş kimin için? Söyle. 1165
  • Söyle de senin lütuf ve ihsan bağına dikilmiş bir fidan olan o zatın ayaklarına toprak olayım.
  • Mustafa, arşın Hilâl’i nerede? Tevazuundan ay ışığı gibi yerlere döşenen.
  • Kullukta gizlenen padişah, o sırları duymak için dünyaya gelmiş er nerede?
  • O bizim kulumuz, seyisimiz deme. Şunu bil ki define yıkık yerlerdedir.
  • Binlerce dolunay, ayaklarının altına döşenmiş olan Hilâl, hastalıkla ne âlemde acaba? dedi. 1170
  • Bey; hastalığından haberim yok ama dedi, birkaç gündür yanıma gelmedi.
  • O, atlarla katırlarla düşer kalkar, seyis olduğu için şu ahırda yatar.
  • Mustafa aleyhisselâm’ın, Hilâl’e geçmiş olsun demek için o beyin ahırına girmesi ve –Allah razı olsun—Hilâl’e iltifatta bulunması.