English    Türkçe    فارسی   

6
1259-1268

  • Padişah kolunda beslenmedin, avlanmayı bellemedin; zaten doğan değilsin ki av tutasın.
  • چون نه‌ای بازی که گیری تو شکار  ** دست آموز شکار شهریار 
  • Tavus kuşu da değilsin ki yüzlerce nakışlarla bezenesin de gözleri neşelendiresin. 1260
  • نیستی طاوس با صد نقش بند  ** که به نقشت چشمها روشن کنند 
  • Dudu değilsin ki sana şeker versinler, tatlı sözlerini dinlesinler.
  • هم نه‌ای طوطی که چون قندت دهند  ** گوش سوی گفت شیرینت نهند 
  • Bülbül değilsin, âşıkçasına ağlayıp inleyesin, çayırlıkta, çimenlikte yahut lâle bahçelerinde güzel güzel çileyesin.
  • هم نه‌ای بلبل که عاشق‌وار زار  ** خوش بنالی در چمن یا لاله‌زار 
  • Hüthüt değilsin ki çavuşluk edesin. Leylek değilsin ki yücelerde yurt tutasın.
  • هم نه‌ای هدهد که پیکیها کنی  ** نه چو لک‌لک که وطن بالا کنی 
  • Ne iştesin sen? Seni ne diye satın alsınlar? Ne kuşusun sen? Seni ne diye yesinler?
  • در چه کاری تو و بهر چت خرند  ** تو چه مرغی و ترا با چه خورند 
  • Bu değer bilmezlerin dükkânından vazgeç, yücel “Allah satın alır” ihsanının dükkânına gel! 1265
  • زین دکان با مکاسان برتر آ  ** تا دکان فضل که الله اشتری 
  • Köhneliğinden kimsenin almadığı o kumaşı o kerem sahibi alır.
  • کاله‌ای که هیچ خلقش ننگرید  ** از خلاقت آن کریم آن را خرید 
  • Onun yanında hiçbir kalp red edilmez; çünkü alış verişten kâr beklemez ki.
  • هیچ قلبی پیش او مردود نیست  ** زانک قصدش از خریدن سود نیست 
  • Kocakarının hikâyesi
  • رجوع به داستان آن کمپیر 
  • O bunak sokağa bir gelin gibi çıkmak istedi; o azgın karı, kaşlarını yoldu.
  • چون عروسی خواست رفتن آن خریف  ** موی ابرو پاک کرد آن مستخیف