- Kocakarı soğuğunun o soğukluğu, temmuz güneşiyle değişiverir.
- میشود مبدل به خورشید تموز ** آن مزاح بارد برد العجوز
- Meryem’in sızıldanışıyla kurumuş hurma dalı yeşerir, hurma verir. 1290
- میشود مبدل بسوز مریمی ** شاخ لب خشکی به نخلی خرمی
- A kocakarı, kaza ve kaderle niceye bir savaşıp duracaksın, geçmişi bırak da eldekini ara.
- ای عجوزه چند کوشی با قضا ** نقد جو اکنون رها کن ما مضی
- Mademki yüzünün güzelleşmesine imkân yok; ister allık sür, ister kara mürekkep!
- چون رخت را نیست در خوبی امید ** خواه گلگونه نه و خواهی مداد
- Hekimin iyileşmesinden ümit kestiği hasta
- حکایت آن رنجور کی طبیب درو اومید صحت ندید
- Birisi hastalandı. Hekime gidip dedi ki: Nabzımı ele al da,
- آن یکی رنجور شد سوی طبیب ** گفت نبضم را فرو بین ای لبیب
- İçimdeki derdi anla. Çünkü nabızdaki damar, kalbe ulaşır.
- که ز نبض آگه شوی بر حال دل ** که رگ دستست با دل متصل
- Kalp görünmez, kayıptır. Onun hali, nabızdan anlaşılır, çünkü nabızla ilişiği vardır. 1295
- چونک دل غیبست خواهی زو مثال ** زو بجو که با دلستش اتصال
- Ey emin kişi, yel de gizlidir; kopardığı tozdan, uçurduğu yapraklardan anlaşılır.
- باد پنهانست از چشم ای امین ** در غبار و جنبش برگش ببین
- Sağdan mı esiyor, soldan mı? Onu sana yaprakların hareketi söyler.
- کز یمینست او وزان یا از شمال ** جنبش برگت بگوید وصف حال
- Gönül sarhoşluğu nerededir? Görmezsin. Onu nergise benzeyen mahmur gözlerde ara.
- مستی دل را نمیدانی که کو ** وصف او از نرگس مخمور جو