English    Türkçe    فارسی   

6
1293-1302

  • Birisi hastalandı. Hekime gidip dedi ki: Nabzımı ele al da,
  • آن یکی رنجور شد سوی طبیب  ** گفت نبضم را فرو بین ای لبیب 
  • İçimdeki derdi anla. Çünkü nabızdaki damar, kalbe ulaşır.
  • که ز نبض آگه شوی بر حال دل  ** که رگ دستست با دل متصل 
  • Kalp görünmez, kayıptır. Onun hali, nabızdan anlaşılır, çünkü nabızla ilişiği vardır. 1295
  • چونک دل غیبست خواهی زو مثال  ** زو بجو که با دلستش اتصال 
  • Ey emin kişi, yel de gizlidir; kopardığı tozdan, uçurduğu yapraklardan anlaşılır.
  • باد پنهانست از چشم ای امین  ** در غبار و جنبش برگش ببین 
  • Sağdan mı esiyor, soldan mı? Onu sana yaprakların hareketi söyler.
  • کز یمینست او وزان یا از شمال  ** جنبش برگت بگوید وصف حال 
  • Gönül sarhoşluğu nerededir? Görmezsin. Onu nergise benzeyen mahmur gözlerde ara.
  • مستی دل را نمی‌دانی که کو  ** وصف او از نرگس مخمور جو 
  • Allahnın zatından da uzak olduğun için onu peygamberlerle mucizelerden bile bilirsin.
  • چون ز ذات حق بعیدی وصف ذات  ** باز دانی از رسول و معجزات 
  • Gizli olan mucize ve kerametler, temiz pirlerden gönüllere akseder. 1300
  • معجزاتی و کراماتی خفی  ** بر زند بر دل ز پیران صفی 
  • Onların gönüllerinde yüzlerce hazır kıyamet vardır... En aşağısı şudur: Komşuları sarhoş olur.
  • که درونشان صد قیامت نقد هست  ** کمترین آنک شود همسایه مست 
  • Kutlu bir kişinin yanına göçen talihli, Allah ile düşüp kalkıyor demektir.
  • پس جلیس الله گشت آن نیک‌بخت  ** کو به پهلوی سعیدی برد رخت