- Dön de hasta hikâyesini söyle, ayıpları örten hekimle macerasını anlat.
- باز گرد و قصهی رنجور گو ** با طبیب آگه ستارخو
- Hekim, hastanın nabzını tutup halini anladı. İyileşme ümidi hiç yoktu.
- نبض او بگرفت و واقف شد ز حال ** که امید صحت او بد محال
- Dedi ki: Gönlün ne dilerse onu yap da bedenindeki bu eski dert gitsin.
- گفت هر چت دل بخواهد آن بکن ** تا رود از جسمت این رنج کهن
- Hatırına ne gelirse yap, geri durma da sabır ve perhiz, sana eziyet vermesin.
- هرچه خواهد خاطر تو وا مگیر ** تا نگردد صبر و پرهیزت زحیر
- Bil ki sabır ve perhiz, bu hastalığa ziyandır, gönlüne geleni yap. 1325
- صبر و پرهیز این مرض را دان زیان ** هرچه خواهد دل در آرش در میان
- Hastaya, Allahnın dediği gibi âdeta “Dilediğinizi yapın” dedi.
- این چنین رنجور را گفت ای عمو ** حق تعالی اعملوا ما شتم
- Hasta âlâ dedi, haydi sen git, hayra karşı. Ben ırmak kıyısına seyre gidiyorum.
- گفت رو هین خیر بادت جان عم ** من تماشای لب جو میروم
- Kendisine sıhhatten bir kapı açılsın, iyileşsin diye gönlünün dilediğince ırmak kıyısında gezinip duruyordu.
- بر مراد دل همیگشت او بر آب ** تا که صحت را بیابد فتح باب
- Su kenarında bir sofi oturmuş, elini yüzünü yıkıyor, temizken bir kat daha temiz oluyordu.
- بر لب جو صوفیی بنشسته بود ** دست و رو میشست و پاکی میفزود
- Hasta sofinin kafasını görünce hülyaya kapıldı, içinden bir sille vurmak isteği coştu. 1330
- او قفااش دید چون تخییلیی ** کرد او را آرزوی سیلیی